Milletler Cemiyeti Neden Çöktü ?

Umut

Global Mod
Global Mod
Milletler Cemiyeti Neden Çöktü?

Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşın etkilerini hafifletmek ve dünyada barışı sağlamak amacıyla 1919 yılında kurulan uluslararası bir organizasyondu. Ancak, kuruluşunun üzerinden kısa bir süre geçmeden bu organizasyon ciddi bir başarısızlıkla karşı karşıya kalmış ve 1946'da fiilen sona ermiştir. Milletler Cemiyeti’nin çöküşü, hem iç hem de dış sebeplerle açıklanabilir. Bu yazıda, Milletler Cemiyeti’nin neden çöktüğünü anlamaya çalışacağız.

Milletler Cemiyeti’nin Kuruluş Amacı ve İşlevi

Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşın yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak ve benzer felaketlerin bir daha yaşanmasını engellemek için kurulmuştur. Başkanlık görevini üstlenen Woodrow Wilson, Cemiyet’in kurulmasını çok önemsemiş ve “On dört Nokta” adlı barış planını sunarak Milletler Cemiyeti’nin temellerini atmıştır. Cemiyet, üye ülkeler arasında anlaşmazlıkları çözmek, barışı korumak ve sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm bulmak amacıyla faaliyet göstermeyi planlamıştır.

Ancak, bu hedeflere ulaşılabilmesi için güçlü bir organizasyon yapısına ve küresel çapta kabul gören bir etkiye sahip olması gerekirdi. Milletler Cemiyeti'nin başarısız olmasının nedenlerini anlamak için bu temelleri incelemek gerekir.

Milletler Cemiyeti’nin Çöküşüne Neden Olan Faktörler

Milletler Cemiyeti'nin başarısız olmasında rol oynayan birkaç önemli faktör vardır. Bu faktörlerin başında üye devletlerin desteği, organizasyonun yetersizliği ve etkisizliği, siyasi çatışmalar, iktidar mücadelesi ve devletlerin ulusal çıkarları gelir.

1. Amerika Birleşik Devletleri’nin Katılmaması

Milletler Cemiyeti’nin en büyük zayıflıklarından biri, kuruluş aşamasında Amerika Birleşik Devletleri’nin Cemiyet’e katılmamasıdır. Woodrow Wilson, Milletler Cemiyeti’nin kurulmasını savunmuş olmasına rağmen, ABD Senatosu Cemiyet’e katılımı onaylamamıştır. ABD'nin katılmaması, Milletler Cemiyeti'nin küresel etkisini büyük ölçüde zayıflatmıştır. ABD, dünyanın en güçlü ekonomik ve askeri gücüyken, Cemiyet’ten dışlanmış olması bu organizasyonun küresel barışı sağlama çabalarını ciddi şekilde sekteye uğratmıştır.

2. Üye Ülkeler Arasında Çıkan Çatışmalar ve Uygulama Zorlukları

Milletler Cemiyeti, üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözmeye çalışırken sıklıkla başarılı olamamıştır. Birçok üye ülke, Milletler Cemiyeti’nin kararlarını uygulamaktan çekinmiştir. Cemiyet’in kararları, bağlayıcı nitelikte değildi, bu da organizasyonun etkisini büyük ölçüde sınırladı. Üye ülkeler, genellikle kendi çıkarlarını gözetmiş ve Milletler Cemiyeti’nin önerilerini yerine getirmemiştir.

Örneğin, İtalya’nın Habeşistan’a saldırması ve Japonya’nın Mançurya’ya müdahale etmesi durumlarında, Milletler Cemiyeti etkin bir şekilde harekete geçememiştir. Her iki devlet de çeşitli sebeplerle organizasyonun aldığı yaptırım kararlarını görmezden gelmiş ve kendi politikalarını sürdürmüşlerdir.

3. Cemiyet’in Zayıf Askeri Gücü

Milletler Cemiyeti, barışın korunması için askeri bir güce sahip değildi. Bunun yerine, üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için diplomatik yollar ve ekonomik yaptırımlar öneriliyordu. Ancak, bir ülke Milletler Cemiyeti’nin kararlarına uymamakta ısrar ederse, Cemiyet’in bu ülkeye karşı yapabileceği pek bir şey yoktu. Özellikle büyük güçlerin karşı çıkması durumunda, Cemiyet’in etkinliği daha da azalıyordu.

4. Büyük Güçlerin Cemiyet’i Zayıflatması

Milletler Cemiyeti’nin başarısızlıkları yalnızca üye ülkelerin işbirliğinden kaynaklanmamıştır; aynı zamanda büyük güçlerin bu organizasyonu zayıflatması da önemli bir faktördür. Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya gibi büyük güçler, ulusal çıkarlarını korumak amacıyla Cemiyet’in kurallarına uymamış ve dünya barışını tehdit eden davranışlar sergilemiştir.

Özellikle 1930'larda, Almanya ve İtalya’nın agresif dış politikaları ve Japonya'nın Asya'da genişleme çabaları Milletler Cemiyeti'ne karşı duyulan güveni daha da azaltmıştır. Bu ülkeler, yaptırımlara ve uluslararası tepkiye rağmen kendi ulusal çıkarlarını savunmuşlardır.

5. Dünya Ekonomik Krizi ve Sosyal Desteğin Azalması

1930’ların başında, dünya ekonomisi Büyük Buhran nedeniyle ciddi şekilde kötüleşmiştir. Bu ekonomik kriz, ülkelerin iç işlerine odaklanmalarına yol açmış ve uluslararası işbirliğine duyulan ilgi azalmıştır. Kriz, ülkeleri izolasyonist politikalara yönlendirmiştir, bu da Milletler Cemiyeti’nin faaliyetlerini olumsuz etkilemiştir. Birçok ülke, ekonomik zorluklarla boğuşurken dış politikaya daha az önem vermiştir.

6. Nazizm ve Faşizm’in Yükselmesi

1930’larda, Almanya'da Adolf Hitler'in liderliğindeki Nazizm'in, İtalya'da Benito Mussolini'nin liderliğindeki Faşizm'in ve Japonya'da askeri hükümetin yükselmesi, Milletler Cemiyeti'nin barışı koruma amacına ciddi bir tehdit oluşturmuştur. Bu ideolojiler, Milletler Cemiyeti’nin hedefleriyle doğrudan çelişen politikalar izlemiş ve büyük güçlerin bu ideolojiler karşısındaki pasif duruşu, organizasyonun etkisini daha da düşürmüştür.

Milletler Cemiyeti'nin Çöküşü ve Birleşmiş Milletler’in Kurulması

Milletler Cemiyeti, 1930’ların sonlarına doğru fiilen işlevsiz hale gelmiştir. 1939’da başlayan İkinci Dünya Savaşı, Milletler Cemiyeti’nin sonunu getirmiştir. Savaşın sonunda, barışı sağlamak ve uluslararası işbirliğini yeniden inşa etmek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) kurulmuştur. BM, Milletler Cemiyeti’nin başarısızlıklarından ders alarak daha güçlü bir yapıya sahip olmuştur ve küresel sorunlara çözüm arayışında çok daha etkin olmuştur.

Sonuç

Milletler Cemiyeti’nin çöküşü, sadece bir organizasyonun başarısızlığı olarak değil, uluslararası ilişkilerdeki değişen dinamiklerin de bir yansımasıdır. Üye devletlerin ulusal çıkarlarının ön planda olması, büyük güçlerin Cemiyet’i görmezden gelmesi, ekonomik kriz ve totaliter rejimlerin yükselmesi gibi faktörler, Milletler Cemiyeti’nin etkisizleşmesine neden olmuştur. Bu süreç, Birleşmiş Milletler’in kurulmasına zemin hazırlamış ve uluslararası barışın korunması için daha etkili bir platform oluşturulmuştur.
 
Üst