kunteper
Member
Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündemi kıymetlendirdi.
Temel Karamollaoğlu mültecilerle ilgili son günlerde yaşanan gelişmelere ait, “Avrupa, sayıları yüzleri bile bulmayan mültecilere hudutları kapatırken Türkiye’ye tabir yerindeyse, rüşvet karşılığında milyonlarca mülteciyi tutma nazaranvini vermiş bulunuyor” dedi.
SAADET başkanı, CHP’li Bolu Belediye Lideri Tanju Özcan’ın mültecilere yönelik ırkçı açıklamaları için ise “Bir belediye liderinin, bu mültecilerin kendi vilayetinden çıkmaları için su ve katı atık bedeli üzere kalemlerde aldığı fiyatı 10 misli artıracağını söz etmesini şaşkınlıkla karşıladım. Nasıl bir vicdan buna razı olabilir?” sözlerini kullandı.
Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyleki:
ÜMİT EDİYORUZ Kİ TUNUS OLAĞAN BİR DEMOKRATİK SÜRECİN İÇİNE DÖNER: Son vakit içinderda Tunus’ta yaşanan gelişmeler bizi kaygıya sevk etti. Bunun alt yapısı önce Tunus’ta oluşturulmuş fakat o prosedür tam olarak hayata geçirilmemiş. örneğin bir Anayasa Mahkemesi kurulması icap ederken orada bu biçimde bir mahkeme kurulmamış. Cumhurbaşkanı’na birtakım yetkiler verilmiş lakin hangi sebeple olursa olsun bir başbakanın vazifeden alınması, meclisin faaliyetlerinin durdurulması demokrasiye vurulan bir darbe olarak algılanır. Tunus’ta meydana gelen hadiseler de bu biçimde bir algının, bunun sonucunda de tasanın doğmasına vesile olmuştur. Bundan ötürüdır ki Tunus aslında Arap Baharı’nın doğmasında işaret fişeği üzere bir gencin intiharıyla başlamıştır. Biz bu işaretlerden kesinlikle bir olumlu sonuç çıkarmalı, ders almalı, ona bakılırsa de toplumun dilekleri istikametinde siyasetlerin oluşması için demokrasiyi, insan haklarını, hürriyetleri ayakta tutacak düzenekleri kesinlikle işletmeliyiz. Cumhurbaşkanı’nın birtakım vaatleri var, siyasi partilerin de birtakım talepleri var Tunus’ta. Ümit ediyoruz ki bir aylık anayasaya bakılırsa mühlet ortasında bu aksiliklerin hepsi bertaraf edilir ve Tunus olağan bir demokratik sürecin içine döner. Aksi taktirde bu tip gelişmeler diğer ülkelerde de örnek olarak alınıp hiç istek etmediğimiz gelişmelere yer hazırlayabilir. Bundan dolayı geçmişte de tabir ettiğim üzere Tunus’ta yaşanan bu hadiselerin en kısa vakitte olağan mecrasına dönmesinin istek ettiğimizi söz etmeyi bir görev olarak görüyorum.
NASIL BİR VİCDAN BUNA RAZI OLABİLİR: Ne yazık ki iktidarın, sürecin en başından itibaren Suriye probleminde takındığı yanlış tavrın ve başı boşluğun faturası, savaştan ve yokluktan kaçan mazlum ve mağdur insanlara kesiliyor. Geçtiğimiz günlerde ülkemizde maalesef bir belediye liderinin mültecilere yönelik kelamlarını son derece kederle karşıladık. Beşerler keyif için kendi memleketlerini bırakıp diğer bir ülkeye göç etmezler. Şayet bu biçimde bir mecburiyet doğduysa onlara karşı insanca davranmak, bizim için en değerli bir bakılırsavdir. Bir belediye liderinin, bu mültecilerin kendi vilayetinden çıkmaları için su ve katı atık bedeli üzere kalemlerde aldığı fiyatı 10 misli artıracağını tabir etmesini şaşkınlıkla karşıladım. Nasıl bir vicdan buna razı olabilir? bu biçimde bir ayrımcılığa aslına bakarsan kanunlar imkan vermez, sayın belediye lideri da bunu bilir. Tıpkı sudan sen içersen 10, sen içersen 100 lira. Bu ne biçim bir mantık? Bir belediye lideri bunu nasıl makul bir önlem olarak Türkiye kamuoyuna duyurabilir. elbette tahminen mültecilerden rahatsız olan birtakım çevreler bu belediye liderini alkışlayabilirler lakin vicdanlarına danıştıkları vakit bunun makul olmadığını kesinlikle kendileri de anlayacaklardır. Bizim bu vahim ve yanlış uygulamaların tahlil olmadığını yineen bütün milletimize duyurmayı bir bakılırsav addediyorum. Şayet kimi yöneticiler bu tip adımları atmayı bir vazife olarak addederlerse maalesef toplumda pamuk ipliğine bağlı olan huzur düzgünce bozulur ve hiç beklemediğimiz sonuçlar ortaya çıkabilir.
KOLLUK VAZİFESİNİ ADETA RÜŞVETLE TÜRKİYE’YE KABUL ETTİRİYOR: Biz bunu söylerken rastgele bir vatandaşımızın iktidarın yanlış siyasetlerinden kaynaklanan problemlerden ya da demokratik yapının değişmesinden rahatsız olduğunu söz etmesinin engellenmesini de bir sebep olarak görmüyoruz. Bu problemlerin tahliline dönük çalışmaların yapılmamasından da rahatsızlıklarını söz edebilirler. Ancak bilmeliyiz ki millet olarak bizim aradığımız tahlil, her koşul altında vicdani ve insani olmak zorundadır. Tahlilin siyasi olduğu açıktır. Avrupa, sayıları yüzleri bile bulmayan mültecilere hudutları kapatırken Türkiye’ye tabir yerindeyse, rüşvet karşılığında milyonlarca mülteciyi tutma misyonunu vermiş bulunuyor. Bugünkü mültecilerin temel sorunu maalesef Türkiye’nin kendi komşularıyla olan münasebetlerindeki yanlış tavrından kaynaklanmaktadır. Bilhassa de Suriye siyaseti. Türkiye, Suriye’ye karşı yanlış bir siyaset izlememiş olsaydı bugün bu meselelerle karşı karşıya kalmazdık. Avrupalı, bu kahırlardan kendisine bir hisse düşmemesi için her yola başvurmakta tereddüt göstermiyor ve ne yazık ki Edirne’nin ötesinde huzurun bozulma ihtimali var ise bunu önlemedeki kolluk nazaranvini Türkiye’ye adeta rüşvetle kabul ettiriyor. Türkiye’ye verilen birkaç milyar dolarlık yardım, aslında halimizin ne olduğunu hayli açık bir biçimde gösteriyor. Türkiye, siyasi yükünü kullanarak bölge ülkeleriyle ve memleketler arası kuruluşlarla birlikte bu işin tahlilini aramak, ortak bir yer oluşturmak mecburiyetindedir.
SENDİKALARIN İSTEKLERİNİ SON DERECE İNSAFLI VE MAKUL OLARAK GÖRÜYORUM: Memurlarla toplu kontrat periyodu başladı. Aslında iktidar, bu toplu mukaveleyle ilgili sendikaların yaptığı tekliflere karşı kendi teklifini daha önce yapacaktı ancak 27’sine kadar bekleyelim dedi. Şu anda 4 milyona yakın memur ve 2 milyona yakın emekli, artırım pazarlığıyla karşı karşıya. Bu görüşmelerdilk evvel memur sendikalarımızın kamuoyuna duyurdukları istekleri son derece insaflı ve makul olarak gördüğümü tabir ediyorum. Zira sahiden abartılı bir sayıyla iktidarın karşısına çıkmadılar. Bugüne kadar aslında devletin asli gücünü ve bel kemiğini oluşturan bu memurlarımızın geçmişte aldıkları artırımların ne yazık ki onları enflasyon karşısında koruyamadıklarına şahit olduk. 2019’da memura reva görülen %11,4’lük artırımdan bu yana hedeflenen enflasyon yüzde 7,5 iken gerçekleşen enflasyon yüzde 25 civarına yükseldi. Buna karşılık ortadan geçen bu müddette dolar yüzde 46, euro yüzde 54, altın yüzde 71, yağ yüzde 116, elektrik yüzde 31, doğalgaz yüzde 23,5’in üstünde arttı. Bu sayılar açıkça gösteriyor ki memurlarımız son iki yılda enflasyon karşısında ezildiler. Bizim hükumete tavsiyemiz, milletten kopuk bir idare anlayışını bir kenara bırakıp bu süreci kıymetli bir fırsat olarak görmeleridir. Yandaş müteahhitlere bol keseden ihale dağıtabilen, yakın etrafına ulufe üzere kucak kucak takım veren, bir bireye 3 farklı yerden yeri geldiğinde 30 başka yerden fiyat alabilme imkanını sağlayan, büyük sermaye sahiplerinin milyon dolarlık vergi borçlarını tek kalemde silen bir anlayıştan vazgeçmesini yahut o anlayışı birebir biçimde memurlar için de göstermesini bekliyoruz iktidardan.
3-5 YANDAŞ İÇİN MİLYARLARCA LİRALIK BORCU SİLİYORSUNUZ, PEKALA GARİBAN MEMUR NOLACAK?: 2013 yılında fert başına düşen ulusal gelir 13 bin dolar civarındaydı. Şimdilerde bunun 23 bin dolar civarına çıkması bekleniyordu fakat 8 yılda hak ile yeksan olduğumuzun fotoğrafıyla karşı karşıya kaldık. Şu anda Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Gabon, Dominik Cumhuriyeti’nin bile gerisine düştü Türkiye. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın iki gün evvel yaptığı açıklamaya bakılırsa merkezi idare brüt borç stoğu 30 Haziran itibariyle 2 trilyon 26 milyar 800 milyon liraya ulaşmış. Bir vakit içinder trilyonları bırakmıştık, artık bir daha trilyonlar bir daha gündeme girdi. birebir vakitte geçmişteki trilyonun 1 milyon misli. Bu sayılara bakılırsa merkezi idare brüt borç stoğu son bir ayda 25,5 milyar lira arttı. niye bu kadar süratli bir biçimde borçlanıyoruz ve niye daima olarak yoksullaşıyoruz? Her üniversitenin başına, evvelden aday olmuş adamları buluyorsunuz, bunların ortasında hiç mi uzman yok, hiç mi ekonomist yok? Çağırıp, ‘Niye biz bu hale düştük?’ diye niye sormuyorsunuz. Gelir dağılımında adaleti sağlayacaksanız toplu kontratta memurun gereksinimini karşılayacaksınız, ‘Param yok’ diyemezsiniz. 3-5 tane yandaş için nasıl milyarlarca liralık borcu bir kalemde siliyorsunuz, pekala gariban memur ne olacak? Bu sayılar epey açık bir biçimde gösteriyor ki milletimiz geçinemiyor, ay sonunu getiremiyor.”
ULUSAL ATLETLERİMİZİ CANI GÖNÜLDEN TEBRİK EDİYORUM: Tokyo Olimpiyat Oyunları başladı ve devam ediyor. Önümüzdeki ayın 8’ine kadar da bu karşılaşmalar devam edecek. Ben, Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda ülkemizi muvaffakiyetle temsil eden farklı branşlarda elde ettikleri galibiyetler ve aldıkları madalyalarla göğsümüzü kabartan ulusal atletlerimizi canı gönülden tebrik ediyorum. Bundan daha sonraki günlerde de yeni muvaffakiyetlerin olmasını ümit ediyorum.” (HABER MERKEZİ)
Temel Karamollaoğlu mültecilerle ilgili son günlerde yaşanan gelişmelere ait, “Avrupa, sayıları yüzleri bile bulmayan mültecilere hudutları kapatırken Türkiye’ye tabir yerindeyse, rüşvet karşılığında milyonlarca mülteciyi tutma nazaranvini vermiş bulunuyor” dedi.
SAADET başkanı, CHP’li Bolu Belediye Lideri Tanju Özcan’ın mültecilere yönelik ırkçı açıklamaları için ise “Bir belediye liderinin, bu mültecilerin kendi vilayetinden çıkmaları için su ve katı atık bedeli üzere kalemlerde aldığı fiyatı 10 misli artıracağını söz etmesini şaşkınlıkla karşıladım. Nasıl bir vicdan buna razı olabilir?” sözlerini kullandı.
Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyleki:
ÜMİT EDİYORUZ Kİ TUNUS OLAĞAN BİR DEMOKRATİK SÜRECİN İÇİNE DÖNER: Son vakit içinderda Tunus’ta yaşanan gelişmeler bizi kaygıya sevk etti. Bunun alt yapısı önce Tunus’ta oluşturulmuş fakat o prosedür tam olarak hayata geçirilmemiş. örneğin bir Anayasa Mahkemesi kurulması icap ederken orada bu biçimde bir mahkeme kurulmamış. Cumhurbaşkanı’na birtakım yetkiler verilmiş lakin hangi sebeple olursa olsun bir başbakanın vazifeden alınması, meclisin faaliyetlerinin durdurulması demokrasiye vurulan bir darbe olarak algılanır. Tunus’ta meydana gelen hadiseler de bu biçimde bir algının, bunun sonucunda de tasanın doğmasına vesile olmuştur. Bundan ötürüdır ki Tunus aslında Arap Baharı’nın doğmasında işaret fişeği üzere bir gencin intiharıyla başlamıştır. Biz bu işaretlerden kesinlikle bir olumlu sonuç çıkarmalı, ders almalı, ona bakılırsa de toplumun dilekleri istikametinde siyasetlerin oluşması için demokrasiyi, insan haklarını, hürriyetleri ayakta tutacak düzenekleri kesinlikle işletmeliyiz. Cumhurbaşkanı’nın birtakım vaatleri var, siyasi partilerin de birtakım talepleri var Tunus’ta. Ümit ediyoruz ki bir aylık anayasaya bakılırsa mühlet ortasında bu aksiliklerin hepsi bertaraf edilir ve Tunus olağan bir demokratik sürecin içine döner. Aksi taktirde bu tip gelişmeler diğer ülkelerde de örnek olarak alınıp hiç istek etmediğimiz gelişmelere yer hazırlayabilir. Bundan dolayı geçmişte de tabir ettiğim üzere Tunus’ta yaşanan bu hadiselerin en kısa vakitte olağan mecrasına dönmesinin istek ettiğimizi söz etmeyi bir görev olarak görüyorum.
NASIL BİR VİCDAN BUNA RAZI OLABİLİR: Ne yazık ki iktidarın, sürecin en başından itibaren Suriye probleminde takındığı yanlış tavrın ve başı boşluğun faturası, savaştan ve yokluktan kaçan mazlum ve mağdur insanlara kesiliyor. Geçtiğimiz günlerde ülkemizde maalesef bir belediye liderinin mültecilere yönelik kelamlarını son derece kederle karşıladık. Beşerler keyif için kendi memleketlerini bırakıp diğer bir ülkeye göç etmezler. Şayet bu biçimde bir mecburiyet doğduysa onlara karşı insanca davranmak, bizim için en değerli bir bakılırsavdir. Bir belediye liderinin, bu mültecilerin kendi vilayetinden çıkmaları için su ve katı atık bedeli üzere kalemlerde aldığı fiyatı 10 misli artıracağını tabir etmesini şaşkınlıkla karşıladım. Nasıl bir vicdan buna razı olabilir? bu biçimde bir ayrımcılığa aslına bakarsan kanunlar imkan vermez, sayın belediye lideri da bunu bilir. Tıpkı sudan sen içersen 10, sen içersen 100 lira. Bu ne biçim bir mantık? Bir belediye lideri bunu nasıl makul bir önlem olarak Türkiye kamuoyuna duyurabilir. elbette tahminen mültecilerden rahatsız olan birtakım çevreler bu belediye liderini alkışlayabilirler lakin vicdanlarına danıştıkları vakit bunun makul olmadığını kesinlikle kendileri de anlayacaklardır. Bizim bu vahim ve yanlış uygulamaların tahlil olmadığını yineen bütün milletimize duyurmayı bir bakılırsav addediyorum. Şayet kimi yöneticiler bu tip adımları atmayı bir vazife olarak addederlerse maalesef toplumda pamuk ipliğine bağlı olan huzur düzgünce bozulur ve hiç beklemediğimiz sonuçlar ortaya çıkabilir.
KOLLUK VAZİFESİNİ ADETA RÜŞVETLE TÜRKİYE’YE KABUL ETTİRİYOR: Biz bunu söylerken rastgele bir vatandaşımızın iktidarın yanlış siyasetlerinden kaynaklanan problemlerden ya da demokratik yapının değişmesinden rahatsız olduğunu söz etmesinin engellenmesini de bir sebep olarak görmüyoruz. Bu problemlerin tahliline dönük çalışmaların yapılmamasından da rahatsızlıklarını söz edebilirler. Ancak bilmeliyiz ki millet olarak bizim aradığımız tahlil, her koşul altında vicdani ve insani olmak zorundadır. Tahlilin siyasi olduğu açıktır. Avrupa, sayıları yüzleri bile bulmayan mültecilere hudutları kapatırken Türkiye’ye tabir yerindeyse, rüşvet karşılığında milyonlarca mülteciyi tutma misyonunu vermiş bulunuyor. Bugünkü mültecilerin temel sorunu maalesef Türkiye’nin kendi komşularıyla olan münasebetlerindeki yanlış tavrından kaynaklanmaktadır. Bilhassa de Suriye siyaseti. Türkiye, Suriye’ye karşı yanlış bir siyaset izlememiş olsaydı bugün bu meselelerle karşı karşıya kalmazdık. Avrupalı, bu kahırlardan kendisine bir hisse düşmemesi için her yola başvurmakta tereddüt göstermiyor ve ne yazık ki Edirne’nin ötesinde huzurun bozulma ihtimali var ise bunu önlemedeki kolluk nazaranvini Türkiye’ye adeta rüşvetle kabul ettiriyor. Türkiye’ye verilen birkaç milyar dolarlık yardım, aslında halimizin ne olduğunu hayli açık bir biçimde gösteriyor. Türkiye, siyasi yükünü kullanarak bölge ülkeleriyle ve memleketler arası kuruluşlarla birlikte bu işin tahlilini aramak, ortak bir yer oluşturmak mecburiyetindedir.
SENDİKALARIN İSTEKLERİNİ SON DERECE İNSAFLI VE MAKUL OLARAK GÖRÜYORUM: Memurlarla toplu kontrat periyodu başladı. Aslında iktidar, bu toplu mukaveleyle ilgili sendikaların yaptığı tekliflere karşı kendi teklifini daha önce yapacaktı ancak 27’sine kadar bekleyelim dedi. Şu anda 4 milyona yakın memur ve 2 milyona yakın emekli, artırım pazarlığıyla karşı karşıya. Bu görüşmelerdilk evvel memur sendikalarımızın kamuoyuna duyurdukları istekleri son derece insaflı ve makul olarak gördüğümü tabir ediyorum. Zira sahiden abartılı bir sayıyla iktidarın karşısına çıkmadılar. Bugüne kadar aslında devletin asli gücünü ve bel kemiğini oluşturan bu memurlarımızın geçmişte aldıkları artırımların ne yazık ki onları enflasyon karşısında koruyamadıklarına şahit olduk. 2019’da memura reva görülen %11,4’lük artırımdan bu yana hedeflenen enflasyon yüzde 7,5 iken gerçekleşen enflasyon yüzde 25 civarına yükseldi. Buna karşılık ortadan geçen bu müddette dolar yüzde 46, euro yüzde 54, altın yüzde 71, yağ yüzde 116, elektrik yüzde 31, doğalgaz yüzde 23,5’in üstünde arttı. Bu sayılar açıkça gösteriyor ki memurlarımız son iki yılda enflasyon karşısında ezildiler. Bizim hükumete tavsiyemiz, milletten kopuk bir idare anlayışını bir kenara bırakıp bu süreci kıymetli bir fırsat olarak görmeleridir. Yandaş müteahhitlere bol keseden ihale dağıtabilen, yakın etrafına ulufe üzere kucak kucak takım veren, bir bireye 3 farklı yerden yeri geldiğinde 30 başka yerden fiyat alabilme imkanını sağlayan, büyük sermaye sahiplerinin milyon dolarlık vergi borçlarını tek kalemde silen bir anlayıştan vazgeçmesini yahut o anlayışı birebir biçimde memurlar için de göstermesini bekliyoruz iktidardan.
3-5 YANDAŞ İÇİN MİLYARLARCA LİRALIK BORCU SİLİYORSUNUZ, PEKALA GARİBAN MEMUR NOLACAK?: 2013 yılında fert başına düşen ulusal gelir 13 bin dolar civarındaydı. Şimdilerde bunun 23 bin dolar civarına çıkması bekleniyordu fakat 8 yılda hak ile yeksan olduğumuzun fotoğrafıyla karşı karşıya kaldık. Şu anda Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Gabon, Dominik Cumhuriyeti’nin bile gerisine düştü Türkiye. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın iki gün evvel yaptığı açıklamaya bakılırsa merkezi idare brüt borç stoğu 30 Haziran itibariyle 2 trilyon 26 milyar 800 milyon liraya ulaşmış. Bir vakit içinder trilyonları bırakmıştık, artık bir daha trilyonlar bir daha gündeme girdi. birebir vakitte geçmişteki trilyonun 1 milyon misli. Bu sayılara bakılırsa merkezi idare brüt borç stoğu son bir ayda 25,5 milyar lira arttı. niye bu kadar süratli bir biçimde borçlanıyoruz ve niye daima olarak yoksullaşıyoruz? Her üniversitenin başına, evvelden aday olmuş adamları buluyorsunuz, bunların ortasında hiç mi uzman yok, hiç mi ekonomist yok? Çağırıp, ‘Niye biz bu hale düştük?’ diye niye sormuyorsunuz. Gelir dağılımında adaleti sağlayacaksanız toplu kontratta memurun gereksinimini karşılayacaksınız, ‘Param yok’ diyemezsiniz. 3-5 tane yandaş için nasıl milyarlarca liralık borcu bir kalemde siliyorsunuz, pekala gariban memur ne olacak? Bu sayılar epey açık bir biçimde gösteriyor ki milletimiz geçinemiyor, ay sonunu getiremiyor.”
ULUSAL ATLETLERİMİZİ CANI GÖNÜLDEN TEBRİK EDİYORUM: Tokyo Olimpiyat Oyunları başladı ve devam ediyor. Önümüzdeki ayın 8’ine kadar da bu karşılaşmalar devam edecek. Ben, Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda ülkemizi muvaffakiyetle temsil eden farklı branşlarda elde ettikleri galibiyetler ve aldıkları madalyalarla göğsümüzü kabartan ulusal atletlerimizi canı gönülden tebrik ediyorum. Bundan daha sonraki günlerde de yeni muvaffakiyetlerin olmasını ümit ediyorum.” (HABER MERKEZİ)