kunteper
Member
HDP Eş Genel Liderleri Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında 29 Ocak’ta gerçekleştirilen Parti Meclisi (PM) toplantısı sonuç bildirgesi belirtildi. Sonuç bildirgesinde, kapatma ve kumpaslarla demokratik siyasetin ve muhalif niyetin yasaklanmasının hedeflendiği belirtilerek, “Umudumuz ve sesimizle, kapatma ve kumpas davalarına karşı Türkiye halkları ile birlikte savunma sınırını öreceğiz. Demokratik siyaseti ve halk iradesini daima birlikte savunacağız. Krize, kapatmaya, kumpasa karşı daima birlikte uğraş ederek AKP-MHP ittifakından kurtulacağız” sözlerine yer verildi.
HDP PM toplantısının sonuç bildirgesi şöyleki:
EŞİT NİZAM İNŞASI: Kuşku yok ki, 2022 yılında da AKP-MHP ittifakı kaybettiği siyasi kıssasını baskı araçları ile ikame etmeye devam edecek. İstibdat siyasetini tüm muhalif kesitlere hakikat genişletme konusunda tek bir kuşku duymayacaktır. Bizler ise Türkiye’nin ezilenleri, fakirleri, bayanları, çalışanları olarak dayanışma içerisinde direnmeye ve özgür, adil, yurttaşların yoksullukla baş başa bırakılmadığı bir tertibi daima bir arada inşa edecek ve eşit yurttaşlar olarak yaşayacağız.
GÖRÜLMEMİŞ REJİM KRİZİ: AKP-MHP ittifakı demokrasi, adalet ve barış tersliği üzerinden kurduğu siyasi denklemlerini sürdüremeyecek hale gelmiştir. Bir yandan toplumdan istek üretememekte, öteki yandan ekonomik hayatın devamını sağlayamamaktadır. Türkiye tarihinde daha evvel görülmediği kadar fakirleşme yaşanmaktadır. Saray ahalisi ve yandaşları hariç bu ülkedeki her bir yurttaş yoksulluk ve açlık riski ile karşı karşıyadır. İşsizlik ve enflasyon çift hanelerde kronik hale gelmiştir. Faiz-döviz kıskacına sıkıştırılan Türkiye halkları her gün biraz daha borçlandırılmakta, mülksüzleştirilmekte ve fakirleştirilmektedir. Ekonomik kriz sokağa faturalardaki fecî artışlar, icralar, iflaslar, borç krizleri ve intiharlar halinde yansımaktadır. İktidar bloku, ekonomik ve toplumsal krizlere tahlil bulmak yerine imtiyaz ve hata iktisadı yaratmaktadır. Devlet ve bürokrasi bizatihi çete ve mafya sistemi haline getirilmekte, her türlü hukuksuzluk desteklenmekte ve teşvik edilmektedir. Siyasal, toplumsal ve ekonomik krizlere eklenen, çete ve mafya tertibi Türkiye tarihinde görülmemiş bir rejim krizini ortaya çıkarmıştır.
KURULAN ‘KARTEL İTTİFAKI’DIR: Bir yanda ısmarlama ihale çeteleri ve bürokratik saray oligarşisi öteki yanda siyasetin ve devletin yönetimindeki karanlık odaklar ile kurulan ittifak tam bir ‘Kartel İttifakı’dır. İktisat, siyaset ve hukuk eksenlerinde kurulan bu Kartel İttifakı ile Türkiye’deki mali kaynaklar ve yargı-idare-bürokrasi kartelin ortakları tarafınca parsellenmektedir. Türkiye halklarına ise fahiş artırımlar, yeni vergiler ve yurttaşlık haklarından feragat etme dayatılmaktadır. Dış siyasette arka arda iflaslar yaşayan ‘Kartel İttifakı’, global siyaset dengelerinden süratle dışlanmaktadır. Bu ittifak, sulh yerine silah ihraç etmeyi tercih etmektedir. Bu tercih sebebiyle, Ukrayna’da, Ortadoğu’da ve global denklemlerin bir daha kurulduğu her bir coğrafyada ve mevzuda global siyasetten uzaklaştırılmakta, kırılgan fay çizgilerinin tam ortasına yerleşmektedir. İç ve dış siyasette kıymet üretmekten uzak, siyasi pragmatizm ve çıkarı temel alan; halkları ve barışı tercih etmek yerine çatışmayı ve ihtilafı yeğleyen bir iktidar bloku gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bu sebeple, içerideki oldukçalu krizler ile global siyasetteki fay sınırları AKP-MHP ittifakının rejim krizini derinleştirmektedir.
TECRİT SİYASETİ: İktidar bloku, krizler silsilesi içerisinde koltuklarını korumak için halktan uzaklaşıp, devletli reflekslere daha fazla sarılmaktadır. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin demokrasi, hukuk ve özgürlükle ilgili yapısal meselelerine karşı devletli lisana, karanlık senaryolara, komplo teorilerine, geçmişte kalmış siyasi aktörlere sarılmaktan geri durmamaktadır. Kürt sıkıntısında ağırlaştırılmış tecrit ile barışın kelamı kesilmek, savaş ve çatışma siyasetleri ile bir ortada yaşama umudu söndürülmek istenmektedir. İnkârı, siyasetsizliği ve baskıyı temel alan 90 yıllık cumhuriyet siyasetleri, farklı isimler altında sürdürülmektedir. Kürt meselesinde çözümsüzlük siyasetlerine tüm muhalif bölümlerin baskı altına alınması eşlik etmektedir. Bu yaklaşım, Türkiye halkları ve demokrat-devrimci güçler tarafınca güzel bilinen çözümsüzlük siyasetlerinden diğer bir şey değildir.
ZIRHLI ARAÇLARLA KATLİAM: Çözümsüzlük siyasetleri, bugüne kadar olduğu üzere bugünden daha sonra da bu ülkenin halklarına tek bir yarar sağlamayacaktır. Bu tarihi hakikate karşın AKP-MHP ittifakı siyasal sıkıntıları derinleştiren vefat siyasetlerinde ısrar etmektedir. Çabucak her ay bir genç zırhlı araçlarla katledilmektedir. Bu katliamlar asla teknik, rastlantısal, kazara meydana gelmemekte, her biri politik bağlamlara sahip katliamlardır. Gerçekten zırhlı araçlarla yapılan katliamların cezasızlık siyasetleri ile karşılanması kelam konusu katliamların politik olduğunu açıkça göstermektedir.
HASTA TUTSAKLAR: AKP-MHP ittifakının vefat ve cezasızlık siyasetlerinin gibisi, hasta tutsaklar ve cezaevlerine yönelik yaklaşımda açıkça görülmektedir. Türkiye ve dünya kamuoyunun tüm gayretlerine ve davetlerine karşın hasta tutsaklara zindanda vefatı dayatan AKP-MHP ittifakı, mevt siyasetlerinde gelebileceği hududu göstermektedir. Zindanlara mevt dağıtan iktidar, politik tercihini yaşatma değil, öldürme üzerinden belirlemiştir. Herkes bilmelidir ki, cezaevlerindeki hukuksuzluklar ve hasta tutsaklara yönelik mevt siyasetlerinin dayatılması, insanlığa karşı işlenen kabahattir ve tüm iktidar mensupları ve bürokrasisi bu kabahatin ortağıdır. Kuşkusuz ki bize düşen tarih ve bağımsız yargı önünde bu cürmün hesabını sormaktır. HDP haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde tutulan hasta ve siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşması konusunda taleplerini kuvvetli bir biçimde sürdürmektedir.
BAYAN DİRENİŞİ VURGUSU: AKP-MHP ittifakı ideolojik ve politik niçinlerle bayan kazanımlarına yönelik tarihin en kapsamlı taarruzlarını gerçekleştirmektedir. Bayan hareketinin kazanımlarına göz diken iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden daha sonra, nafaka hakkına saldırmaya hazırlanıyor. Bayanları, kamusal alandan uzaklaştırıp konuta hapsetmeyi ve erkek tahakkümünü derinleştirmeyi temel alan bu ittifak büyük bayan direnişiyle müsabakaya devam edecektir. Kazanılmış haklarımızı müdafaa ve yeni kazanımlarla taçlandırma çizgisinde ısrarla uğraşımızı sürdüreceğiz. AKP-MHP ittifakı, 2022 yılı ile birlikte siyasi bayanları amaç gösterme, tutuklama ve komploların merkezine koyarak baskısını arttıracağının işaretini vermiştir. Bizler de bayanlar olarak erkek hâkim otoriter rejime karşı sokağı temel alan direnişimizi büyütecek ve 8 Mart’a bu ruhla hazırlanacak, gayretimizi tüm yıla yayacağız. Bayanlarla dayanışma ve istişareyle periyodun ruhuna uygun olarak ittifak siyasetlerinin daha fazlaca güçlenmesi için azamî seviyede uğraş harcayacağız.
İTTİFAK ÇALIŞMALARI: Halkların Demokratik Partisi olarak kurulduğumuz günden beri Türkiye siyasetinde halklar lehine oyun bozan ve oyun kuran gücümüzle belirleyici pozisyonumuzu sürdürüyoruz. Yalnızca Türkiye’de değil, Ortadoğu’nun her köşesinde, dünyanın her yerinde HDP’li olmanın farkını görüyor ve yaşıyoruz. Bu prestijle, seçim sandıkları dahil siyasetin tüm alanlarında belirleyici olmaya, HDP’siz yapılan hesapları bozmaya devam ediyoruz. Unsurlar ve bedeller partisi olarak, iktidar hesabı yapan tüm kesitlere demokratik, adil, özgürlükçü siyaseti her daim hatırlatıyor; iktidarcı anlayışların başarısız olacağını sokaktan sandığa kadar gösteriyoruz. Türkiye halkları, iktidarı elde etmeye odaklanmış; milliyetçilik ve hamasette benzeşen iki seçeneğe mahkûm değildir. Bugün, Türkiye halklarının tarihî problemleri olan Kürt sorunu, demokratikleşme ve ekonomik adalet meselelerine karşı farklı reçeteleri olmayan iki seçenekle karşı karşıyayız. HDP, bu iki seçeneğe karşı uğraş birliğini büyüterek 3’üncü yolu güçlendirmeye ve Türkiye halklarına gerçek bir seçenek sunmaya yönelik çalışmalarını büyüterek sürdürmektedir. Çaba birliğini sağlayarak 3’üncü yolun genişletilmesinde ittifak çalışmaları tarihi ehemmiyettedir. Ezilenlerin bir ortaya gelmesi, genişlemesi ve güçlenmesi Türkiye halkları ve gelecek jenerasyonlar için en değerli atılım olacaktır. Bizler de bu tarihî sorumluluğun şuurunda olarak Türkiye siyasetindeki denklemlerde belirleyici pozisyonumuzu ittifak, çalışmalarımızı temel alarak güçlendireceğiz. Bizler genişledikçe ve güçlendikçe bir cürüm ve günah ittifakı olan AKP-MHP iktidarı kaybedecek, siyasetsizliği temel alan farklı ittifaklar ise gerçek demokrasi tercihi ile karşı karşıya kalacaktır.
KÜRT SORUNU: Kürt sorunu ve İmralı’daki mutlak tecride karşı ciddiyetsiz hallere, siyasetsizliğe ve Kürt sorunu üzere tarihî bir sorunu oya ve sandığa endeksleyen pragmatist çıkışların ve milliyetçi hamasetle Kürt sıkıntısına yaklaşım siyasetsizlik örneğidir. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin tarihi sıkıntılarına dair konuşmak siyasi çıkarı aşan ciddiyet gerektirir. Bu ciddiyeti taşımayan her kelam ve atılım, başarısızlığa mahkumdur. Hakikaten Sayın Öcalan ve Kürt sorunu üzerinden yapılan tartışmalar, her iki blokun da demokratik tahlilden uzaklıkta birbiriyle yarıştıklarını göstermektedir.
ÖCALAN KONUŞMALI: Bizler, geldiğimiz noktada Kürt meselesinin gerektirdiği ciddiyetin farkında olan tek siyasi seçeneğiz. Bu kapsamda, Kürt probleminin tahlili ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için Abdullah Öcalan üstündeki mutlak tecridin derhal kaldırılması gerekmektedir. Sayın Öcalan tecrit altında tutuluyorken AKP Genel Başkanı’nın siyasi çıkar, oya ve sandığa endeksli ucuz hesaplar ile sıkıntıya yaklaşması kabul edilemez. Sayın Öcalan yerine konuşmak kimseye yarar sağlamayacaktır. Tecrit kaldırılmalı ve Öcalan’ın kendisi konuşmalıdır. Vakit kaybetmeksizin İmralı’daki mutlak tecridin kaldırılması ve Kürt Probleminin tahlili için Sayın Öcalan’ın kendi fikirlerini kamuoyu ile paylaşmasının önünün açılması gerekmektedir. Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konularında Sayın Öcalan gerçekliğinin güzel anlaşılması gerekiyor. sıradan siyasi hesaplara yahut milliyetçi hamasetlere başvurmanın sorunu derinleştirmekten diğer bir şeye yaramayacağını bir sefer daha belirtiyoruz.
TOPLUM KRİZE MAHKUM DEĞİL: Ekonomik kriz, saray etrafında toplanmış imtiyazlı azınlık hariç tüm toplumsal kısımları vuruyor. Fahiş artırımlar ve vergi artışları, fakirlerin, personellerin, gençlerin, bayanların sırtına yükleniyor. Yandaşlara uygulanan vergi istisnaları ve artırımlardan koruyan dayanaklar, Türkiye halkının yüzde 99’una uygulanmamaktadır. Her birimiz için markete ve pazara çıkmak hayal haline geliyor, faturaları ödemek imkansızlaşıyor.
YÖK’E DİRENEN ÖĞRENCİLER: Son olarak üniversite öğrencisi Enes Kara’nın intihar ederek ömrüne son vermesi gençlere uygulanan sistematik şiddetin son halkası olmuştur. Gençlere dayatılan geleceksizlik, yoksulluk, işsizlik bir yazgı değildir. Gençlerin özgür ve eşit bir biçimde yaşayabileceği bir hayatı inşa etmek için gayretimizi daha da yükselteceğiz. HDP olarak tek adam rejimi ve YÖK’e karşı direnen üniversite öğrencileri ve akademisyenleri destekliyoruz. Üniversite öğrencileri için nitelikli eğitim/öğretim, barınma ve beslenme meselelerine tahlil getirilmesi talebimizi kuvvetli bir biçimde bir dahaliyoruz. HDP sağlıklı bir toplum için bilhassa fakir halkımızın besine ucuz erişimi için ülke tarım ve hayvancılık siyasetlerinde ithalata dayalı sisteme karşıdır, çiftçilerin ve üreticilerin yanındadır. Ülkeyi yangın yerine çeviren AKP-MHP ittifakı, iktidarını sürdürebilmenin planlarını demokratik siyaseti boğmak üzerine yapıyor. Bu şartlarda bir tek kurtuluş yolu var. O da her alandan yükselen itirazların demokratik bir tabanda ortaklaşması. Toplum bu kadar haksızlığa, hukuksuzluğa, yoksulluğa mahkûm değil. Periyot dayanışma ortasında çaba etme vakit içinderıdır.
DAİMA BİRLİKTE ÇABA: Ekonomik hayatı krizlere sürükleyen AKP-MHP ittifakı, iktidarını sürdürebilmenin planlarını demokratik siyaseti boğmak üzerine yapmaktadır. Kapatma ve kumpaslarla demokratik siyaseti ve muhalif kanıyı yasaklamayı hedeflemektedir. halbuki bizler, gençler, bayanlar, çalışanlar ve tüm ezilenler, kapatma ve kumpaslara karşı demokrasi ve barış talep edenler olarak her geçen gün sesimizi daha fazla yükseltiyoruz. Umudumuz ve sesimizle, kapatma ve kumpas davalarına karşı Türkiye halkları ile birlikte savunma çizgisini öreceğiz. Demokratik siyaseti ve halk iradesini daima bir arada savunacağız. Bilinmelidir ki, 2022 yılında AKP-MHP ittifakı son gücüyle kurumlarımıza, kıymetlerimize, aşımıza, işimize saldırmaya devam edecektir. Ama tarihte olduğu üzere bir defa daha topluma savaş açan bir iktidarın kaybettiğine şahit olacağız. Krize, kapatmaya, kumpasa karşı daima bir arada uğraş ederek AKP-MHP ittifakından kurtulacağız.
8 MART’IN DİRENCİ: 2022 yılını 8 Mart ve 21 Mart’ın gücüyle bir zafer yılı haline getirmek için şimdiden çalışmalara başlayacağız. Kimsenin kuşkusu olmasın ki, 8 Mart ve 21 Mart, zulmünün sonlarına gelen AKP-MHP ittifakına karşı bayanlar öncülüğünde direnişin görkemini gösteren halkların yanıtı olacaktır. 8 Mart’ta bayanların direnci, 21 Mart’ta halkların umut dolu ruhu ile 2022 yılında başaracak ve Demokratik Cumhuriyeti daima birlikte inşa etmenin çabasını vereceğiz. Bu topraklara huzur, halklara barış ve adalet gelene kadar çabamızdan asla taviz vermeyeceğiz, asla vazgeçmeyeceğiz. Bu sistemi değiştirecek, demokratik bir cumhuriyeti inşa edeceğiz. Kesinlikle başaracak, bir arada kazanacağız! (MA)
HDP PM toplantısının sonuç bildirgesi şöyleki:
EŞİT NİZAM İNŞASI: Kuşku yok ki, 2022 yılında da AKP-MHP ittifakı kaybettiği siyasi kıssasını baskı araçları ile ikame etmeye devam edecek. İstibdat siyasetini tüm muhalif kesitlere hakikat genişletme konusunda tek bir kuşku duymayacaktır. Bizler ise Türkiye’nin ezilenleri, fakirleri, bayanları, çalışanları olarak dayanışma içerisinde direnmeye ve özgür, adil, yurttaşların yoksullukla baş başa bırakılmadığı bir tertibi daima bir arada inşa edecek ve eşit yurttaşlar olarak yaşayacağız.
GÖRÜLMEMİŞ REJİM KRİZİ: AKP-MHP ittifakı demokrasi, adalet ve barış tersliği üzerinden kurduğu siyasi denklemlerini sürdüremeyecek hale gelmiştir. Bir yandan toplumdan istek üretememekte, öteki yandan ekonomik hayatın devamını sağlayamamaktadır. Türkiye tarihinde daha evvel görülmediği kadar fakirleşme yaşanmaktadır. Saray ahalisi ve yandaşları hariç bu ülkedeki her bir yurttaş yoksulluk ve açlık riski ile karşı karşıyadır. İşsizlik ve enflasyon çift hanelerde kronik hale gelmiştir. Faiz-döviz kıskacına sıkıştırılan Türkiye halkları her gün biraz daha borçlandırılmakta, mülksüzleştirilmekte ve fakirleştirilmektedir. Ekonomik kriz sokağa faturalardaki fecî artışlar, icralar, iflaslar, borç krizleri ve intiharlar halinde yansımaktadır. İktidar bloku, ekonomik ve toplumsal krizlere tahlil bulmak yerine imtiyaz ve hata iktisadı yaratmaktadır. Devlet ve bürokrasi bizatihi çete ve mafya sistemi haline getirilmekte, her türlü hukuksuzluk desteklenmekte ve teşvik edilmektedir. Siyasal, toplumsal ve ekonomik krizlere eklenen, çete ve mafya tertibi Türkiye tarihinde görülmemiş bir rejim krizini ortaya çıkarmıştır.
KURULAN ‘KARTEL İTTİFAKI’DIR: Bir yanda ısmarlama ihale çeteleri ve bürokratik saray oligarşisi öteki yanda siyasetin ve devletin yönetimindeki karanlık odaklar ile kurulan ittifak tam bir ‘Kartel İttifakı’dır. İktisat, siyaset ve hukuk eksenlerinde kurulan bu Kartel İttifakı ile Türkiye’deki mali kaynaklar ve yargı-idare-bürokrasi kartelin ortakları tarafınca parsellenmektedir. Türkiye halklarına ise fahiş artırımlar, yeni vergiler ve yurttaşlık haklarından feragat etme dayatılmaktadır. Dış siyasette arka arda iflaslar yaşayan ‘Kartel İttifakı’, global siyaset dengelerinden süratle dışlanmaktadır. Bu ittifak, sulh yerine silah ihraç etmeyi tercih etmektedir. Bu tercih sebebiyle, Ukrayna’da, Ortadoğu’da ve global denklemlerin bir daha kurulduğu her bir coğrafyada ve mevzuda global siyasetten uzaklaştırılmakta, kırılgan fay çizgilerinin tam ortasına yerleşmektedir. İç ve dış siyasette kıymet üretmekten uzak, siyasi pragmatizm ve çıkarı temel alan; halkları ve barışı tercih etmek yerine çatışmayı ve ihtilafı yeğleyen bir iktidar bloku gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bu sebeple, içerideki oldukçalu krizler ile global siyasetteki fay sınırları AKP-MHP ittifakının rejim krizini derinleştirmektedir.
TECRİT SİYASETİ: İktidar bloku, krizler silsilesi içerisinde koltuklarını korumak için halktan uzaklaşıp, devletli reflekslere daha fazla sarılmaktadır. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin demokrasi, hukuk ve özgürlükle ilgili yapısal meselelerine karşı devletli lisana, karanlık senaryolara, komplo teorilerine, geçmişte kalmış siyasi aktörlere sarılmaktan geri durmamaktadır. Kürt sıkıntısında ağırlaştırılmış tecrit ile barışın kelamı kesilmek, savaş ve çatışma siyasetleri ile bir ortada yaşama umudu söndürülmek istenmektedir. İnkârı, siyasetsizliği ve baskıyı temel alan 90 yıllık cumhuriyet siyasetleri, farklı isimler altında sürdürülmektedir. Kürt meselesinde çözümsüzlük siyasetlerine tüm muhalif bölümlerin baskı altına alınması eşlik etmektedir. Bu yaklaşım, Türkiye halkları ve demokrat-devrimci güçler tarafınca güzel bilinen çözümsüzlük siyasetlerinden diğer bir şey değildir.
ZIRHLI ARAÇLARLA KATLİAM: Çözümsüzlük siyasetleri, bugüne kadar olduğu üzere bugünden daha sonra da bu ülkenin halklarına tek bir yarar sağlamayacaktır. Bu tarihi hakikate karşın AKP-MHP ittifakı siyasal sıkıntıları derinleştiren vefat siyasetlerinde ısrar etmektedir. Çabucak her ay bir genç zırhlı araçlarla katledilmektedir. Bu katliamlar asla teknik, rastlantısal, kazara meydana gelmemekte, her biri politik bağlamlara sahip katliamlardır. Gerçekten zırhlı araçlarla yapılan katliamların cezasızlık siyasetleri ile karşılanması kelam konusu katliamların politik olduğunu açıkça göstermektedir.
HASTA TUTSAKLAR: AKP-MHP ittifakının vefat ve cezasızlık siyasetlerinin gibisi, hasta tutsaklar ve cezaevlerine yönelik yaklaşımda açıkça görülmektedir. Türkiye ve dünya kamuoyunun tüm gayretlerine ve davetlerine karşın hasta tutsaklara zindanda vefatı dayatan AKP-MHP ittifakı, mevt siyasetlerinde gelebileceği hududu göstermektedir. Zindanlara mevt dağıtan iktidar, politik tercihini yaşatma değil, öldürme üzerinden belirlemiştir. Herkes bilmelidir ki, cezaevlerindeki hukuksuzluklar ve hasta tutsaklara yönelik mevt siyasetlerinin dayatılması, insanlığa karşı işlenen kabahattir ve tüm iktidar mensupları ve bürokrasisi bu kabahatin ortağıdır. Kuşkusuz ki bize düşen tarih ve bağımsız yargı önünde bu cürmün hesabını sormaktır. HDP haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde tutulan hasta ve siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşması konusunda taleplerini kuvvetli bir biçimde sürdürmektedir.
BAYAN DİRENİŞİ VURGUSU: AKP-MHP ittifakı ideolojik ve politik niçinlerle bayan kazanımlarına yönelik tarihin en kapsamlı taarruzlarını gerçekleştirmektedir. Bayan hareketinin kazanımlarına göz diken iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden daha sonra, nafaka hakkına saldırmaya hazırlanıyor. Bayanları, kamusal alandan uzaklaştırıp konuta hapsetmeyi ve erkek tahakkümünü derinleştirmeyi temel alan bu ittifak büyük bayan direnişiyle müsabakaya devam edecektir. Kazanılmış haklarımızı müdafaa ve yeni kazanımlarla taçlandırma çizgisinde ısrarla uğraşımızı sürdüreceğiz. AKP-MHP ittifakı, 2022 yılı ile birlikte siyasi bayanları amaç gösterme, tutuklama ve komploların merkezine koyarak baskısını arttıracağının işaretini vermiştir. Bizler de bayanlar olarak erkek hâkim otoriter rejime karşı sokağı temel alan direnişimizi büyütecek ve 8 Mart’a bu ruhla hazırlanacak, gayretimizi tüm yıla yayacağız. Bayanlarla dayanışma ve istişareyle periyodun ruhuna uygun olarak ittifak siyasetlerinin daha fazlaca güçlenmesi için azamî seviyede uğraş harcayacağız.
İTTİFAK ÇALIŞMALARI: Halkların Demokratik Partisi olarak kurulduğumuz günden beri Türkiye siyasetinde halklar lehine oyun bozan ve oyun kuran gücümüzle belirleyici pozisyonumuzu sürdürüyoruz. Yalnızca Türkiye’de değil, Ortadoğu’nun her köşesinde, dünyanın her yerinde HDP’li olmanın farkını görüyor ve yaşıyoruz. Bu prestijle, seçim sandıkları dahil siyasetin tüm alanlarında belirleyici olmaya, HDP’siz yapılan hesapları bozmaya devam ediyoruz. Unsurlar ve bedeller partisi olarak, iktidar hesabı yapan tüm kesitlere demokratik, adil, özgürlükçü siyaseti her daim hatırlatıyor; iktidarcı anlayışların başarısız olacağını sokaktan sandığa kadar gösteriyoruz. Türkiye halkları, iktidarı elde etmeye odaklanmış; milliyetçilik ve hamasette benzeşen iki seçeneğe mahkûm değildir. Bugün, Türkiye halklarının tarihî problemleri olan Kürt sorunu, demokratikleşme ve ekonomik adalet meselelerine karşı farklı reçeteleri olmayan iki seçenekle karşı karşıyayız. HDP, bu iki seçeneğe karşı uğraş birliğini büyüterek 3’üncü yolu güçlendirmeye ve Türkiye halklarına gerçek bir seçenek sunmaya yönelik çalışmalarını büyüterek sürdürmektedir. Çaba birliğini sağlayarak 3’üncü yolun genişletilmesinde ittifak çalışmaları tarihi ehemmiyettedir. Ezilenlerin bir ortaya gelmesi, genişlemesi ve güçlenmesi Türkiye halkları ve gelecek jenerasyonlar için en değerli atılım olacaktır. Bizler de bu tarihî sorumluluğun şuurunda olarak Türkiye siyasetindeki denklemlerde belirleyici pozisyonumuzu ittifak, çalışmalarımızı temel alarak güçlendireceğiz. Bizler genişledikçe ve güçlendikçe bir cürüm ve günah ittifakı olan AKP-MHP iktidarı kaybedecek, siyasetsizliği temel alan farklı ittifaklar ise gerçek demokrasi tercihi ile karşı karşıya kalacaktır.
KÜRT SORUNU: Kürt sorunu ve İmralı’daki mutlak tecride karşı ciddiyetsiz hallere, siyasetsizliğe ve Kürt sorunu üzere tarihî bir sorunu oya ve sandığa endeksleyen pragmatist çıkışların ve milliyetçi hamasetle Kürt sıkıntısına yaklaşım siyasetsizlik örneğidir. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin tarihi sıkıntılarına dair konuşmak siyasi çıkarı aşan ciddiyet gerektirir. Bu ciddiyeti taşımayan her kelam ve atılım, başarısızlığa mahkumdur. Hakikaten Sayın Öcalan ve Kürt sorunu üzerinden yapılan tartışmalar, her iki blokun da demokratik tahlilden uzaklıkta birbiriyle yarıştıklarını göstermektedir.
ÖCALAN KONUŞMALI: Bizler, geldiğimiz noktada Kürt meselesinin gerektirdiği ciddiyetin farkında olan tek siyasi seçeneğiz. Bu kapsamda, Kürt probleminin tahlili ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için Abdullah Öcalan üstündeki mutlak tecridin derhal kaldırılması gerekmektedir. Sayın Öcalan tecrit altında tutuluyorken AKP Genel Başkanı’nın siyasi çıkar, oya ve sandığa endeksli ucuz hesaplar ile sıkıntıya yaklaşması kabul edilemez. Sayın Öcalan yerine konuşmak kimseye yarar sağlamayacaktır. Tecrit kaldırılmalı ve Öcalan’ın kendisi konuşmalıdır. Vakit kaybetmeksizin İmralı’daki mutlak tecridin kaldırılması ve Kürt Probleminin tahlili için Sayın Öcalan’ın kendi fikirlerini kamuoyu ile paylaşmasının önünün açılması gerekmektedir. Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konularında Sayın Öcalan gerçekliğinin güzel anlaşılması gerekiyor. sıradan siyasi hesaplara yahut milliyetçi hamasetlere başvurmanın sorunu derinleştirmekten diğer bir şeye yaramayacağını bir sefer daha belirtiyoruz.
TOPLUM KRİZE MAHKUM DEĞİL: Ekonomik kriz, saray etrafında toplanmış imtiyazlı azınlık hariç tüm toplumsal kısımları vuruyor. Fahiş artırımlar ve vergi artışları, fakirlerin, personellerin, gençlerin, bayanların sırtına yükleniyor. Yandaşlara uygulanan vergi istisnaları ve artırımlardan koruyan dayanaklar, Türkiye halkının yüzde 99’una uygulanmamaktadır. Her birimiz için markete ve pazara çıkmak hayal haline geliyor, faturaları ödemek imkansızlaşıyor.
YÖK’E DİRENEN ÖĞRENCİLER: Son olarak üniversite öğrencisi Enes Kara’nın intihar ederek ömrüne son vermesi gençlere uygulanan sistematik şiddetin son halkası olmuştur. Gençlere dayatılan geleceksizlik, yoksulluk, işsizlik bir yazgı değildir. Gençlerin özgür ve eşit bir biçimde yaşayabileceği bir hayatı inşa etmek için gayretimizi daha da yükselteceğiz. HDP olarak tek adam rejimi ve YÖK’e karşı direnen üniversite öğrencileri ve akademisyenleri destekliyoruz. Üniversite öğrencileri için nitelikli eğitim/öğretim, barınma ve beslenme meselelerine tahlil getirilmesi talebimizi kuvvetli bir biçimde bir dahaliyoruz. HDP sağlıklı bir toplum için bilhassa fakir halkımızın besine ucuz erişimi için ülke tarım ve hayvancılık siyasetlerinde ithalata dayalı sisteme karşıdır, çiftçilerin ve üreticilerin yanındadır. Ülkeyi yangın yerine çeviren AKP-MHP ittifakı, iktidarını sürdürebilmenin planlarını demokratik siyaseti boğmak üzerine yapıyor. Bu şartlarda bir tek kurtuluş yolu var. O da her alandan yükselen itirazların demokratik bir tabanda ortaklaşması. Toplum bu kadar haksızlığa, hukuksuzluğa, yoksulluğa mahkûm değil. Periyot dayanışma ortasında çaba etme vakit içinderıdır.
DAİMA BİRLİKTE ÇABA: Ekonomik hayatı krizlere sürükleyen AKP-MHP ittifakı, iktidarını sürdürebilmenin planlarını demokratik siyaseti boğmak üzerine yapmaktadır. Kapatma ve kumpaslarla demokratik siyaseti ve muhalif kanıyı yasaklamayı hedeflemektedir. halbuki bizler, gençler, bayanlar, çalışanlar ve tüm ezilenler, kapatma ve kumpaslara karşı demokrasi ve barış talep edenler olarak her geçen gün sesimizi daha fazla yükseltiyoruz. Umudumuz ve sesimizle, kapatma ve kumpas davalarına karşı Türkiye halkları ile birlikte savunma çizgisini öreceğiz. Demokratik siyaseti ve halk iradesini daima bir arada savunacağız. Bilinmelidir ki, 2022 yılında AKP-MHP ittifakı son gücüyle kurumlarımıza, kıymetlerimize, aşımıza, işimize saldırmaya devam edecektir. Ama tarihte olduğu üzere bir defa daha topluma savaş açan bir iktidarın kaybettiğine şahit olacağız. Krize, kapatmaya, kumpasa karşı daima bir arada uğraş ederek AKP-MHP ittifakından kurtulacağız.
8 MART’IN DİRENCİ: 2022 yılını 8 Mart ve 21 Mart’ın gücüyle bir zafer yılı haline getirmek için şimdiden çalışmalara başlayacağız. Kimsenin kuşkusu olmasın ki, 8 Mart ve 21 Mart, zulmünün sonlarına gelen AKP-MHP ittifakına karşı bayanlar öncülüğünde direnişin görkemini gösteren halkların yanıtı olacaktır. 8 Mart’ta bayanların direnci, 21 Mart’ta halkların umut dolu ruhu ile 2022 yılında başaracak ve Demokratik Cumhuriyeti daima birlikte inşa etmenin çabasını vereceğiz. Bu topraklara huzur, halklara barış ve adalet gelene kadar çabamızdan asla taviz vermeyeceğiz, asla vazgeçmeyeceğiz. Bu sistemi değiştirecek, demokratik bir cumhuriyeti inşa edeceğiz. Kesinlikle başaracak, bir arada kazanacağız! (MA)