kunteper
Member
Eski Anayasa Anayasa Mahkemesi Lideri Yekta Güngör Özden Sözcü gazetesindeki bugünkü köşesine eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in Ahmet Necdet Sezer’i Cumhurbaşkanı yapma nedeni öne sürülerek ilgili bir iddiayı bugünkü köşesine taşıdı.
Yekta Güngör Özden’in bugünkü yazısı şu biçimde:
“Doğruluk, yerindelik, uygunluk, yaraşırlık insan hayatını dokuyan ihtimam hususlarının ve meselelerinin başında gelir. Ne var ki kişilik değişikliği niçiniyle değişik tavır ve davranışlarla karşı karşıya kalma bir hayat gerçeğidir. Beklenmedik ve umulmadık durumlarla olaylar yapı ayrığının kararıdur. Hepimiz özel ve resmî ömür alanlarımızda birçok olaylarla karşılaşıyoruz. Hepsi hayatın doğal yansımalarıdır. Olumlu, olumsuz, yararlı, faydasız vd. kaç durumlar aydınlık ve sisli yanlarıyla hayatımızın doğallıklarıdır. Bazılarına değinmeyi toplumsal hayatımızın aydınlığı için yararlı buluyorum.
İsmet İnönü’nün imzasıyla 1953’de kurulan CHP Genel Merkez Gençlik Kolları Dr. Suphi Baykam’ın başkanlığında oluşturulduğunda 15 üyesinden biri de bendim. 1956-1973 senelerında İsmet İnönü’nün avukatlığıyla, bir arada CHP Genel Merkez Hukuk Danışmanlığı’nı da yaptım. Ecevit, Gençlik Kolları’na Londra’dan gelerek 15. üye olarak katıldı. 1956-1979 senelerında Ecevit’in avukatlığını yaptım. Bir sefer bile meskenine gitmedim. Dayanağım, ikazlarım, yardımım oldu, Parti’den tek kuruş almadım. İnönü sarfiyatları ödedi, çeklerinin fotokopilerini saklıyorum. Kimseden bir şey istemedim, beklemedim. Dışarda fiyatlı bir vazife dayanağı de beklemedim. Ulus gazetesinin avukatlığını sembolik bir fiyatla yerine getirmeye çalıştım.
“BENİM SEÇİLMEMİ İSTEMEDİ”
Ecevit benim Anayasa Mahkemesi’ne seçilmemi istemedi, Ulusal Birlik Komitesi üyelerinin istediği evvelki Askerî Yargıtay Başsavcılarından Nahit Saçlıoğlu’nu yük verdi. Boşalan yere o seçilince benim önüm açıldı. Adalet Partililerle bir arada CHP’lilerin dayanağıyla Cumhuriyet Senatosu tarafınca Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildim. Kişiliğimden ve prensiplerimden ödün vermeden misyonumu yerine getirmeye yük verdim. İki sefer Başkanlığa getirildim. hiç bir vakit para, pul, mevki, makam, otomobil, konut, şan, şöhret düşkünlüğüne düşmedim. Doğal biçimde yaş hududu niçiniyle emekli oldum. Ecevit’in isteklerini ileten Mustafa Üstündağ ile Hasan Fehmi Güneş durumu detaylarıyla biliyorlardı.
“RİCADA BULUNDU…”
Başkanlığım sırasında Ecevit benden birinci kere açılan bir yasanın iptal dâvası için ricada bulundu. Efendice olumsuz karşılığı vererek Konseyin sonucu için hiç bir şey söylenemeyeceğini anlattım. Sanıyorum onun beklediği oyu Ahmet Necdet Sezer verdi ki cumhurbaşkanlığı adaylığını yaşama geçirdi. daha sonra bir görüşmede yüzüne Anayasa attığını söyleyerek televizyonda yakındı. Ortalarının yeterli olmadığı anlaşılıyordu. Çalışmaların doğal gereği ben tavır ve davranışlarıyla ikisini de pek tanıyorum. Sezer’le nerdeyse on yıla yakın tıpkı masada misyon yaptık. Sanıyorum Sezer’in cumhurbaşkanlığına getirilmesinde benim olumsuz cevabım Ecevit’e destek oldu. Olanlar her şeyi göstermektedir. Benim detaya girmeme, her şeyi anlatmama gerek yoktur. hayatımda ne kendim, ne çocuklarım için kimseden bir şey istemedim. Haksızlıklara, palavralara karşı uğraşımı tek başıma verdim. Çekemezliklere aldırmadım.
Yaşam kimsenin istediği üzere yürümüyor, sürmüyor. Olayların birçok, insanın elinde, yetkisinde, gücüne uygun olmadığı üzere kimisi de kendi çizgisi ortasında yürüyüp sonuçlanıyor. Gözetilen bedeller isim, onur, onur, kişilik ve niteliktir. Gerisinin kıymeti yoktur.”
Yekta Güngör Özden’in bugünkü yazısı şu biçimde:
“Doğruluk, yerindelik, uygunluk, yaraşırlık insan hayatını dokuyan ihtimam hususlarının ve meselelerinin başında gelir. Ne var ki kişilik değişikliği niçiniyle değişik tavır ve davranışlarla karşı karşıya kalma bir hayat gerçeğidir. Beklenmedik ve umulmadık durumlarla olaylar yapı ayrığının kararıdur. Hepimiz özel ve resmî ömür alanlarımızda birçok olaylarla karşılaşıyoruz. Hepsi hayatın doğal yansımalarıdır. Olumlu, olumsuz, yararlı, faydasız vd. kaç durumlar aydınlık ve sisli yanlarıyla hayatımızın doğallıklarıdır. Bazılarına değinmeyi toplumsal hayatımızın aydınlığı için yararlı buluyorum.
İsmet İnönü’nün imzasıyla 1953’de kurulan CHP Genel Merkez Gençlik Kolları Dr. Suphi Baykam’ın başkanlığında oluşturulduğunda 15 üyesinden biri de bendim. 1956-1973 senelerında İsmet İnönü’nün avukatlığıyla, bir arada CHP Genel Merkez Hukuk Danışmanlığı’nı da yaptım. Ecevit, Gençlik Kolları’na Londra’dan gelerek 15. üye olarak katıldı. 1956-1979 senelerında Ecevit’in avukatlığını yaptım. Bir sefer bile meskenine gitmedim. Dayanağım, ikazlarım, yardımım oldu, Parti’den tek kuruş almadım. İnönü sarfiyatları ödedi, çeklerinin fotokopilerini saklıyorum. Kimseden bir şey istemedim, beklemedim. Dışarda fiyatlı bir vazife dayanağı de beklemedim. Ulus gazetesinin avukatlığını sembolik bir fiyatla yerine getirmeye çalıştım.
“BENİM SEÇİLMEMİ İSTEMEDİ”
Ecevit benim Anayasa Mahkemesi’ne seçilmemi istemedi, Ulusal Birlik Komitesi üyelerinin istediği evvelki Askerî Yargıtay Başsavcılarından Nahit Saçlıoğlu’nu yük verdi. Boşalan yere o seçilince benim önüm açıldı. Adalet Partililerle bir arada CHP’lilerin dayanağıyla Cumhuriyet Senatosu tarafınca Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildim. Kişiliğimden ve prensiplerimden ödün vermeden misyonumu yerine getirmeye yük verdim. İki sefer Başkanlığa getirildim. hiç bir vakit para, pul, mevki, makam, otomobil, konut, şan, şöhret düşkünlüğüne düşmedim. Doğal biçimde yaş hududu niçiniyle emekli oldum. Ecevit’in isteklerini ileten Mustafa Üstündağ ile Hasan Fehmi Güneş durumu detaylarıyla biliyorlardı.
“RİCADA BULUNDU…”
Başkanlığım sırasında Ecevit benden birinci kere açılan bir yasanın iptal dâvası için ricada bulundu. Efendice olumsuz karşılığı vererek Konseyin sonucu için hiç bir şey söylenemeyeceğini anlattım. Sanıyorum onun beklediği oyu Ahmet Necdet Sezer verdi ki cumhurbaşkanlığı adaylığını yaşama geçirdi. daha sonra bir görüşmede yüzüne Anayasa attığını söyleyerek televizyonda yakındı. Ortalarının yeterli olmadığı anlaşılıyordu. Çalışmaların doğal gereği ben tavır ve davranışlarıyla ikisini de pek tanıyorum. Sezer’le nerdeyse on yıla yakın tıpkı masada misyon yaptık. Sanıyorum Sezer’in cumhurbaşkanlığına getirilmesinde benim olumsuz cevabım Ecevit’e destek oldu. Olanlar her şeyi göstermektedir. Benim detaya girmeme, her şeyi anlatmama gerek yoktur. hayatımda ne kendim, ne çocuklarım için kimseden bir şey istemedim. Haksızlıklara, palavralara karşı uğraşımı tek başıma verdim. Çekemezliklere aldırmadım.
Yaşam kimsenin istediği üzere yürümüyor, sürmüyor. Olayların birçok, insanın elinde, yetkisinde, gücüne uygun olmadığı üzere kimisi de kendi çizgisi ortasında yürüyüp sonuçlanıyor. Gözetilen bedeller isim, onur, onur, kişilik ve niteliktir. Gerisinin kıymeti yoktur.”