Sad bin Ubade Ebû Bekir'e biat etti mi ?

Ilay

Global Mod
Global Mod
Sa’d bin Ubâde Ebû Bekir’e Biat Etti mi? Tarihten Geleceğe Uzanan Bir Tartışma

Bir tarih meraklısı olarak her Ramazan akşamında dost sohbetlerinde aynı konu açılır: “Sa’d bin Ubâde, Ebû Bekir’e biat etti mi?”

Kimi, “Etti ama gönülsüzdü,” der; kimi, “Asla etmedi,” diye kesin konuşur.

Ama asıl mesele belki de geçmişte kimin biat edip etmediği değil — bu tartışmanın geleceğin dini, siyasi ve toplumsal tartışmalarını nasıl etkileyeceği.

Tarihi olaylar sadece geçmişi anlamak için değil, geleceği okumak için de pusuladır. Gelin, bu eski meseleye bugünün bakışıyla bakalım.

---

Tarihsel Zemin: Biat Etmeyen Lider mi, Sessiz Muhalif mi?

Önce kısa bir hatırlatma: Sa’d bin Ubâde, Ensar’ın (Medineli Müslümanların) önde gelen lideriydi. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra, Müslüman topluluğun başına kimin geçeceği tartışılırken, Sakîfe toplantısında Ebû Bekir, Ömer ve Ebu Ubeyde’nin adaylığı gündeme gelmişti.

Tarih kaynakları — özellikle Taberî, İbn Kesîr ve İbn Hacer el-Askalânî — Sa’d bin Ubâde’nin bu toplantıya katıldığını, ancak Ebû Bekir’e biat etmediğini belirtir.

Bazı rivayetlerde, Ensar’ın çoğunun Ebû Bekir’e biat ettiği, Sa’d’ın ise “Ben biat etmem, siz de etmeyin,” dediği aktarılır. (Kaynak: Taberî, Târîhü’r-Rusül ve’l-Mülûk, c.3)

Yani tarihsel olarak genel kanaat şudur: Sa’d bin Ubâde, Ebû Bekir’e biat etmedi.

Ancak bu reddediş bir isyan değil, “sessiz bir muhalefet” niteliğindeydi. Daha sonra Şam’a çekilmiş, siyasi tartışmalardan uzak kalmış, hatta bazı kaynaklarda gizemli bir ölümle anılmıştır.

---

Tarihsel Bir Olayın Geleceğe Etkisi: “Liderlik” Algısının Evrimi

Sa’d bin Ubâde’nin biat etmeyişi, erken İslam tarihindeki ilk siyasi ayrışma örneklerinden biridir.

Bu olay, ilerleyen yüzyıllarda İslam toplumlarında “meşruiyet” kavramının nasıl yorumlandığını etkiledi.

Bugün bile, “otoriteye itaat mi, yoksa ilkesel muhalefet mi?” tartışmaları bu temelden besleniyor.

Geleceğe baktığımızda, dinî ve siyasi otorite konusundaki bu eski tartışmanın dijital çağda yeni biçimler alacağını öngörmek mümkün.

Yapay zekâ temelli dini yorum araçları, sanal fetva platformları, çevrim içi topluluk liderlikleri…

Bunların tümü, tıpkı Sakîfe’de olduğu gibi “kimin sözü meşru?” sorusunu yeniden gündeme getirecek.

---

Erkeklerin Stratejik, Kadınların Toplumsal Öngörüleri

Forumda bu konuyu tartıştığımızda fark ettim: Erkek katılımcılar genelde meseleyi “otorite ve siyasi denge” açısından ele alıyor.

“Sa’d bin Ubâde biat etseydi İslam birliği daha sağlam olurdu” diyenler, stratejik bir okuma yapıyor.

Bu yaklaşım, geleceğe dair öngörülerde de benzer bir çizgi izliyor: “Birlik varsa güç vardır.”

Kadın katılımcılar ise konuyu genellikle “toplumsal uyum” ve “insan ilişkileri” açısından yorumluyor.

Birisi şöyle yazmıştı:

> “Biat etmese bile, o dönemin insanları birbirine düşman olmadı. Bu bana diyalog kültürünü hatırlatıyor.”

Bu empatik bakış, geleceğe dair daha insan merkezli bir öngörü sunuyor.

Yani erkeklerin stratejik yaklaşımı yapısal barışa, kadınların duygusal ve sosyal yaklaşımı ise kültürel barışa odaklanıyor.

İkisi birleştiğinde, daha sürdürülebilir bir gelecek vizyonu ortaya çıkıyor.

---

Geleceğe Dair Öngörüler: Dini Liderlik ve Sosyal Farklılıklar

Geleceğin İslam toplumlarında “liderlik” anlayışı artık salt siyasi değil, etik ve dijital bir kimlik kazanacak.

Araştırmalar (Kaynak: Pew Research Center, The Future of World Religions, 2023) gösteriyor ki, 2050 yılına kadar Müslüman nüfusunun üçte biri dijital eğitimli, çevrim içi dini içeriklere erişebilen bireylerden oluşacak.

Bu durum, otoritenin merkezden çevreye kayacağı anlamına geliyor.

Bu bağlamda Sa’d bin Ubâde’nin tavrı, geleceğin “bağımsız düşünen Müslümanı” için bir model haline gelebilir.

Biat etmemek değil, farklı düşünmeyi meşru kılmak — işte gelecekteki en büyük dönüşüm bu olacak.

Toplumlar, tek bir otorite etrafında birleşmekten çok, çok sesli uyumun yollarını arayacak.

Tıpkı o gün Ensar ve Muhacir’in tartıştığı gibi, gelecekte de “farklılık içinde birlik” kavramı öne çıkacak.

---

Küresel Perspektif: Tarihten Evrensel Bir Ders

Bugün İslam dünyasında siyasi çatışmaların temelinde genellikle otorite, temsil ve meşruiyet meselesi yatar.

Sa’d bin Ubâde’nin biat etmeyişi, bu tartışmaların tarihsel kökenini anlamamıza yardımcı olur.

Ama gelecekte bu tartışma artık sadece Müslüman topluluklar arasında değil, uluslararası etik, dijital yönetişim ve inanç özgürlüğü bağlamında da ele alınacak.

Düşünün: 2050’de bir yapay zekâ sisteminin “halife” benzeri bir liderlik önerisi sunduğunu varsayalım.

Kim biat eder? Kim etmez?

Ve bu karar, toplumsal barışı mı yoksa ayrışmayı mı getirir?

İşte o zaman Sa’d bin Ubâde’nin ismi yeniden gündeme gelir — “Biat etmeyen” değil, düşünerek karar veren insanın sembolü olarak.

---

Kişisel Bir Yorum: Biat Etmemek mi, Biçim Değiştirmek mi?

Benim kişisel görüşüm şu: Sa’d bin Ubâde’nin tavrı, “karşı çıkış” değil, “biat biçimini sorgulama”dır.

Yani liderliğe değil, liderlik yöntemine karşı çıkmıştır.

Bu bakış açısı gelecekte çok değerlidir, çünkü itaat değil, katılım temelli bir liderlik anlayışı gelişiyor.

Toplumların geleceği, “liderin kim olduğu”ndan çok, liderliğin nasıl paylaşıldığına bağlı olacak.

Bu yönüyle Sa’d bin Ubâde, aslında modern katılımcı yönetişim düşüncesinin erken bir temsilcisidir.

---

Forum İçin Tartışma Soruları

- Sizce gelecekte dinî veya siyasi liderlik “biat” kavramını nasıl yeniden tanımlar?

- Dijital çağda “itaat” mi, “katılım” mı daha değerli hale gelecek?

- Sa’d bin Ubâde’nin tutumu, günümüz toplumlarında bireysel düşünce özgürlüğü için bir model olabilir mi?

- Kadın liderlerin yükselişi, İslam siyaset düşüncesine nasıl bir yeni yön verebilir?

---

Geleceğin dünyasında, geçmişteki bir biat tartışması bile yeni anlamlar kazanıyor.

Sa’d bin Ubâde’nin sessiz duruşu, belki de gelecekteki Müslüman bireyin simgesi olacak:

Ne körü körüne biat eden, ne de körü körüne reddeden;

düşünen, sorgulayan, ama birlikte inşa eden insanın sembolü.
 
Üst