celikci
New member
HPE Türkiye Genel Müdürü Güngör Kaymak, her yıl dünya genelinde 53 milyon tondan fazla e-atık üretildiğine dikkat çekerken, HPE olarak ürünleri geri almak ve bir sonraki yaşam döngüsüne hazırlamak yapılanları anlattı.
Her geçen gün katlanarak büyüyen bir teknoloji kullanım talebinden bahsediyoruz. Dolayısıyla bunun dünyamıza olan bir olumsuz yansıması da söz konusu. Teknolojiye bu konudaki önemli bir sorumluluk düşüyor. Dünya genelindeki kurumların, ekonomik büyümenin yaşadığımız gezegen ve toplum üzerindeki etkilerini dengelemede oynadıkları rol hiç bu kadar önemli olmadığını ifade eden HPE Türkiye Genel Müdürü Güngör Kaymak, "Normalde şirketler sürdürülebilirlik stratejilerini kurgularken ilk olarak işe BT departmanlarıyla başlamazlar. Bu durum hem donanım hem yazılım anlamında BT'nin işletmelerin sürdürülebilirlik çabaları üzerindeki etkisinin fazla anlaşılamamış olmasından kaynaklanıyor. Günümüzde BT endüstrisi dünya sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 4’ünden sorumlu ki, bu oran havacılık endüstrisinin sorumlu olduğu emisyon oranının yaklaşık 1.5 puan üzerinde. Ayrıca endüstri her yıl 50 milyon tona yakın elektronik atık üretiyor ve bu miktar hızla artıyor" dedi.
YILDA 53 MİLYON TON E-ATIK
Birleşmiş Milletler Küresel E-atık 2020 raporuna değinen Kaymak, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Her yıl dünya genelinde 53 milyon tondan fazla e-atık üretiliyor. E-atıklar dünyanın en hızlı büyüyen atıklarına karşılık geliyor ve bunların yalnızca %15-20'si uygun şekilde geri dönüştürülüyor. Bu endişe verici durumla karşı karşıya kalan pek çok hükümet, mevcut politikalarını gözden geçirerek üreticilere tüketim sonrası ürünlerin işlenmesi veya geri dönüştürülmesine yönelik önemli sorumluluklar yükledi. Extended Producer Responsibility (EPR), yani Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu olarak bilinen kavram günümüzde hükümetler ve kuruluşlar tarafından yaygın bir şekilde benimseniyor. Böylece işletmelerin, malzemelerin temininden kullanım ömrü sonundaki imha aşamasına kadar ürünlerinin tüm yaşam döngüsüne ilişkin etkilerden sorumlu tutulması amaçlanıyor. Özetle teknolojinin çevresel etkileri ele alınması gereken önemli bir konu. Endüstrinin önde gelen şirketleri başta olmak üzere hepimizin bu konuda elini taşın altına koyması, sorumluluk alması gerekiyor."
BT KİLİT ROL OYNUYOR
Teknolojik ürünlerin yaşam döngüsü, cihazların üretiminden kullanımına, sonrasında geri dönüşümüne uzanan süreçte çevresel etki konusunda önemli bir paya sahip olduğunu anlatan Güngör Kaymak, "Elektronik cihazların üretiminde kullanılan hammadde, ambalaj, plastik ve nadir metallerden tutun da, kullanıldıkları süre boyunca enerji ve soğutma ihtiyaçlarına kadar pek çok unsurun birleşimiyle ortaya çıkan önemli bir çevresel etki söz konusu. Bu çevresel etkiler, aşırı karbon salınımı, elektronik atık miktarının artması, üretim esnasında hava ve su gibi çevresel kaynakların tüketilmesi gibi pek çok şekilde karşımıza çıkıyor. Bu konu dünya gündeminde aktif olarak yer alıyor. Avrupa Komisyonu'nun Döngüsel Ekonomi Eylem Planına göre, ekonomik büyümenin yoğun kaynak kullanımından ve atık üretiminden ayrıldığı döngüsel ekonomiye geçişin hızlanması, 2050 yılına kadar iklime yönelik negatif etkilerin ortadan kaldırılmasına büyük katkıda bulunacak. Bu hedefe ulaşmak, AB'nin Paris Anlaşması taahhütlerini yerine getirmesi ve 2050 yılına kadar karbon emisyonlarını sıfıra indirmesi açısından büyük önem taşıyor. Gerçek şu ki, sürdürülebilir yönetimde bilgi teknolojileri artık kilit bir rol oynuyor. Bugün kurumlar BT satın alma ve kullanma biçimlerini yeniden düşünerek sürdürülebilirlik konusunu dijital gündemlerinin bir parçası haline getirme fırsatına sahipler. Bu sayede daha az ekipmanla daha fazlasını başarmak, atıl kapasiteyi azaltmak, kapasite kullanımını yüksek miktarda tutmak, enerji maliyetlerini düşürmek, varlıkları optimize ederek değerini en üst düzeye çıkarmak, döngüsel bir ekonomiyi benimsemek mümkün olabilir. Hizmet olarak sunulan sürdürülebilir modellerin benimsenmesi kuruluşlara hem finansal hem çevresel fayda sağlarken, verimsizliğin ortadan kalkmasına ve tasarrufa olanak tanır" diye konuştu.
ÜRÜN OLARAK HİZMET MODELİ
Endüstri, ürünlerin tasarım, üretim, tedarik ve tüketim biçimlerinde köklü bir değişiklik yapma fırsatıyla karşı karşıya kaldığını belirten Kaymak, "Bunun için kurgulanacak yeni iş modellerinde hizmet odaklı yaklaşımı, yani "ürünü hizmet olarak sunmayı" nihai bir hedef olarak görüyoruz. Bu model günümüzde arz ve talep dengesizliğine neden olan yerleşik kalıpları kırarak ekonominin döngüsel bir hale gelmesine yardımcı olmanın yanında, tüm sektörler için büyüme fırsatlarını beraberinde getiriyor" dedi.
Kaymak şunları anlattı: "Hizmet modeli, şirketlerin ürün satma üzerine kurulduğu ve ürün satıldıktan sonra işlerinin tamamlandığını düşündüren metalaştırılmış iş modeline kıyasla radikal bir ayrım ortaya koyuyor. Bu yeni modelde üretici, ürünün tüm yaşam döngüsü boyunca mülkiyetini ve sorumluluğunu elinde tutuyor. Müşteri ürünü ihtiyaç duyduğu yerde, ihtiyacı olduğu kapasitede ve ihtiyacı olduğu sürece kullanıyor. Ürünün kendisi veya bakımı için değil, yalnızca faydası için ödeme yapıyor. Bu model üreticiye uzun ömürlü, enerji ve malzeme açısından verimli ve kaliteli ürün oluşturma, işi bittiğinde ürünü geri alma ve yeniden kullanıma hazır hale getirme sorumluluğu yüklüyor. Biz bu noktada üzerimize düşenleri üç başlıkta topluyoruz. İlk olarak, şirketleri BT alanında "fazladan satın almaya" iten aşırı tedariki ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Ortalama bir veri merkezinde bilgi işlem kaynaklarının %25'i faydalı bir iş yapmadığı gibi, geri kalan kapasitenin de sadece küçük bir bölümü kullanılıyor. Bu da yüksek maliyet, gereksiz güç kullanımı, fazladan alan ve soğutma ihtiyacı anlamına geliyor. İkincisi, kuruluşların mevcut BT varlıklarına tüm yaşam döngüsü boyunca bağlı kalmak zorunda olmamaları gerektiğini düşünüyoruz. Sırf bu yüzden bugün çoğu veri merkezinde tüketilen enerjinin %65'i işlerin yalnızca %7'sini yerine getirmek için kullanılıyor. Biz bu noktada kurumlara daha yeni ve enerji açısından daha verimli teknolojileri hızla devreye alabilme şansı tanıyoruz. Üçüncüsü, BT varlıklarını kullanım süresi sonunda geri alıyoruz ve dönüşümünü sağlıyoruz. HPE Finansal Hizmetler, kullanımdan kaldırılan BT ekipmanının ömrünü uzatmak ve bileşenleri bir sonraki kullanım döngüsüne hazırlamak için büyük ilerlemelere ve yatırımlara imza attı. Böylece kurumlar yalnızca eskiyen varlıklarının değerini geri kazanmakla kalmıyor, tüm markaların BT varlıklarını kabul eden HPE Asset Upcycling yenileme hizmetleriyle karbon emisyonunun azalmasına ve e-atıkların diğer atıklardan ayrılmasına katkıda bulunuyor. Bu geri kazanım modeliyle son beş yılda müşterilerimize 1,6 milyar dolar civarında kaynak sağladık. Geri dönüşüm çabalarımız hakkında da şu rakamları paylaşabilirim: 2020 yılında 3,1 milyon ünitenin üzerinde teknolojiyi işledik. 1,7 milyon adet sunucu, depolama ve ağ cihazları gibi veri merkezi öğesinin ve 2,1 milyon adet dizüstü bilgisayar, tablet, yazıcı gibi cihazın teknolojik dönüşümünü üstlendik. Bu ekipmanların %90'ına yakınını tekrar kullanılabilecek hale getirdik, diğerlerinin uygun bir şekilde geri dönüşümünü sağladık."
OPERASYONEL EMİSYON YÜZDE 55 AZALACAK
HPE olarak planlarını anlatan Güngör Kaymak, "Şirketler, ürünleri geri almak ve bir sonraki yaşam döngüsüne hazırlamak için altın standartlara sahip olmalıdır. HPE’nin bu konudaki yetenekleri de bir gecede gerçekleşmedi. HPE Finansal Hizmetler ile son 20 yıldır yenileme işindeyiz. Veri merkezinden çalışma alanına, hatta 3 boyutlu yazdırma ve Yüksek Başarımlı Hesaplama altyapılarına kadar her türlü teknolojiyi kullanacak yeteneğe sürekli yatırım yapıyoruz. Bugün dünyanın en büyük BT ürünleri yenileme merkezlerine sahibiz, 50'den fazla ülkede varlıkları alarak işliyoruz. Karbon nötral bir şirket olma yolunda kendi önümüze koyduğumuz hedefler de var. Bu amaçla 2025 yılına kadar operasyonel emisyonumuzu 2016 yılına kıyasla %55 azaltmayı, kullandığımız enerjinin %50’sini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı, üretimden ve tedarik hattından kaynaklanan emisyonumuzu %15 düşürmeyi ve 2016 yılındakilere kıyasla enerji kullanımı konusunda 30 kat daha verimli ürünler ortaya koymayı hedefliyoruz. Tabii bu sadece bizim çabamızla olacak bir şey değil. Müşterilerimize de bu bilinci aşılamak, onları da bu yola teşvik etmek için aktif olarak çalışıyoruz. Çevresel etki konusundaki farkındalıklarını artırmak için 2018 yılından beri müşterilerimize özgü hazırladığımız Döngüsel Ekonomi raporlarıyla tasarruf ettikleri enerji, CO2'den kaçınma ve çöp sahalarından ayrı tutarak geri dönüşüme kazandırdıkları atık miktarı gibi detayları paylaşıyoruz. Tabii ki şirketler bu konuda tek başlarına yol alamazlar. Endüstrinin hizmet modeline dönüşümü doğru hükümet politikalarına ihtiyaç duyar. Sektörü çevreci olmaya yönlendirecek politikalar, uygun olan her koşulda hizmet tabanlı ve tüketime dayalı modellere geçişi desteklemelidir. Daha döngüsel bir ekonomiye kavuşmak, hükümetlerin ve sivil toplumun iklim hedeflerine ulaşmak için fırsatları görmek ve değerlendirmek zorundayız. Ben sürdürülebilirliğin iş sonuçlarını yönlendirebileceğine, daha az malzeme kullanarak da değer yaratılabileceğine inanıyorum. Bu nedenle AB'nin Döngüsel Ekonomi Eylem Planında yer alan “ürünü hizmet olarak teşvik etme” hedefinin anlamlı ve somut adımlarla sonuçlanacağını umuyorum" dedi.