kunteper
Member
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarının 50’nci yılında, İBB ile Deniz Gezmiş Bağımsızlık ve Özgürlük Vakfı tarafınca Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen “Tam Bağımsız Türkiye Yolunda Denizlerin Sonsuzluğa Uzanışının 50’nci Yıl Dönümü Anma Etkinliği’ne” katıldı.
Etkinliğe İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Küme Başkanvekili Doğan Subaşı da katıldı.
Etkinliğe katılan isimler içinde Seyahat Parkı protestolarında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ve ağabeyi Gürkan Korkmaz da yer aldı.
Şair, müellif ve tiyatro oyuncusu Sunay Akın’ın sunduğu aktiflikte sanatkarlar Cengiz Özkan, Hüseyin Turan, Yasemin Göksu ile Bulutsuzluk Hasreti ve Moğollar kümesi konser verdi.
ANKA Haber Ajansı’nın haberine nazaran, aktiflikte konuşan İBB Lideri Ekrem İmamoğlu, Karadeniz seyahatinde gazetecilerle çekilen ve eleştirilen fotoğrafına değindi.
“hiç bir yerde farklı bir dilim olmayacak, hangi salonda olursa olsun” diyen İmamoğlu, “ötürüsıyla, bir fotoğraf üzerinden kurban etmeye çalışan beşerler olabilir, benimle tıpkı şeyi düşündüğünü, birebir şeyleri inandığını söyleyen ne yazık ki anlık hırslarına yenilmiş beşerler olabilir ya da bir ekibin renkleri üzerinden ayrıştırma uğraşı ortasında olanlar olabilir” tabirlerini kullandı.
Tartışmaların umurunda olmadığını söyleyen İmamoğlu, “Başkalarının değirmenine su taşıdıklarının farkında olmayanlar da olabilir bunun içerisinde, farkında olup yapanlar da olabilir. Ancak bu kardeşiniz için vız gelir tırıs masraf. Hiç umurumda değil. Bu kadar büyük mefkureleri, bu kadar büyük olayları konuşurken bu heyecanla konuşurken, tartışırken küçük ayrıntılar üzerinden davayı, o davayı güden insanları ya da öbür dostumuzun başına gelebilir fark etmez. ‘Ya bu insan ne yapmak istedi, ne istiyor’u anlamadan, anlamaya çalışmadan bu usul teşebbüsleri yapanları akıllı olmaya davet ediyorum” dedi.
Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
68 JENERASYONU ONLARIN NEZDİNDE HİÇ ÖLMEDİ, ÖLMEYECEK: Burada epeyce pahalı beşerler var. 68 neslinin genç delikanlıları, hanımefendileri burada. Gezmiş ailesi burada. Ve natürel oradan ilham alan epeyce değerli dostlar burada. 68, bütün dünyada aslında; toplumsal değişimlerin yaşanmasına niye olacak olayların başladığı bir yıl. 68 jenerasyonu, bu değişik isteği ile sokaklara çıktılar ve isteklerin ortaya cesurca koydular. Bu, özgürleşme ve özgür niyetin tabir edilme isteğiydi. Seslerini de büyük bir muvaffakiyet ile tüm dünyaya duyurdular. İşte bu neslin ülkemizdeki en değerli temsilcilerinin bir kısmı burada, bir kısmı ömrünü kaybetti; lakin ne yazık ki Denizler, Yusuflar, Hüseyinler hiç olmayacak, istenmeyecek, ülkemiz tarihine bir kara leke olarak büyük bir haksızlıkla hayatına mal oldu. Ancak şöyleki bir özelliği var Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin nezdinde 68 nesli hiç ölmedi, ölmeyecek. Bu akşam da onu yaşıyoruz.
İNTİKAM ALMA DUYGUSU, AKLIN, MANTIĞIN VE VİCDANIN ÖNÜNE GEÇTİ: En büyük gayretini global emperyalizme karşı verdiler. Ülkemiz ismine en bedelli direniş göstergelerinden bir tanesi de 1 Kasım 1968’de Samsun’dan Ankara’ya, “tam bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal yürüyüşü”ydü. O yürüyüş Türk sol tarihi açısından da değerli bir milattır. Bugün Türkiye’de sol fikrin seyahatini 68 jenerasyonunun talep ve çabasını anlamadan takip etmek mümkün değildir. Ne yazık ki süreç, ülkemizdeki yıkıcı tesirini hala hissettiğimiz 12 Mart 1971’deki askeri darbe ile sonuçlandı. Askeri darbe daha sonrasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan vicdanları ebediyen derinden rahatsız edecek kararla cezalandırıldılar. Bunda intikam alma hissinin, aklın, mantığın ve vicdanın önüne geçmesi tesirli oldu.
İNTİKAMI DEĞİL, HELALLEŞMEYİ ÖNE ÇIKARTMALIYIZ: Çok yakın geçmişte yaşanan bu olaylar, toplamsal kutuplaşmanın, ayrışmanın ne kadar ziyanlı olduğunu her vakit hatırlatmalı, zihnimizden asla çıkartmamalıyız. Bu vatanın, sorumluluk sahibi her ferdi kutuplaşma değil, barışma ismine iletileri vermekte cesaretli davranmalı. Kutuplaşmadan beslenenlerin karşısında durup; karşı görüşten de olsa komşusuna, hemşehrisine, yurttaşına tanıdığı her beşere daha sıkı sarılmalı. Hepimizin bu ülkenin güzelliğini istediğimizi asla unutmadan fikirlerimizi yarıştırabilmeliyiz. İntikamı değil, helalleşmeyi kesinlikle öne çıkartmalıyız. Ülkemizi daha huzurlu yarınlara taşıyacak olan budur.
İTİBARLARININ İADE EDİLMESİ MEMLEKETİMİZ İSMİNE KIYMETLİ BİR BORÇ: Az evvel acılarını ta geçmişten bugüne paylaştığımız, öteki gençlerimiz ve onların yaşadıkları var. Daha dün Seyahat Parkı’nda kaybettiğimiz gencecik evlatlarımız var. her insanın ülküleri bu ülkenin düzgün olması, memnun olmaları, huzurlu olmaları adınaydı. Gencecik çocuklar ömrünü kaybetti. 68 nesli başta olmak üzere hakikaten bu biçimdesi gençlik hareketleri ile helalleşmenin de bu isimlerin prestijlerinin iade edilmesinin memleketimiz ismine kıymetli bir borç olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle, bu yapılmalı.
İDEALLERİNİN GERÇEK OLDUĞU BİR ORTAMDA ONLARI ANMAK İSTİYORUM: 1972, 6 Mayıs. çabucak hemen ben 1 yaşını doldurmamışım. Bugün dünyanın ve ülkemizin en büyük kentinin belediye lideriyim. Ben hüzünle ve birebir sloganları atarak, tıpkı iletileri vererek tekrar Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmak istemiyorum. Onların ortaya koyduğu tam bağımsız Türkiye ülkülerinin gerçekleştiği bir ortamda, salonların hıncahınç dolduğu ve onların ülkülerinin gerçek olduğu bir ortamda gülümsemeyle, umutla, ümitle; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmak istiyorum. Hem İstanbul’da hem Türkiye’de.
50 YILDIR ANLATAMADIYSAK, OTURUP AYNAYA BAKMAMIZ LAZIM: olağan olarak burada inançlı bir iştirakçi var biliyorum lakin bir şeyin altını çizelim ve gerçeklerle yüzleşelim. Bu gencecik, pırlanta üzere “Tam bağımsız Türkiye” diyen beşerler bu ülkede milyonlarca vatandaşımız tarafınca hain olarak biliniyor. Düşman olarak biliniyor, bunu biliyor musunuz? Bununla yüzleşmeye ve bu neden bu biçimde biliniyor diye bunun uğraşını vermeye daima bir arada varız şüphesiz. Anlatmalıyız… Bunlar, onları düşman olarak bilen insanların, milliyetçilik naraları atan beşerler öbür oyunlar peşindeyken, bu vatanın satılmaması için, peşkeş çekilmemesi için “Tam bağımsız Türkiye” diyecek kadar yiğit, mert, yirmili yaşlardaki gençlerdi, bunu anlatmamız lazım. 50 yıldır anlatamadıysak, oturup aynaya bakmamız lazım. Lakin ben her yerde bu doğruları anlatmaya hazırım. Bu doğruları Diyarbakır’da da tıpkı lisanla anlatacağım, Edirne’de de Trabzon’da da Van’da da tıpkı hislerle anlatacağım.
HİÇ UMURUMDA DEĞİL: hiç bir yerde farklı bir dilim olmayacak, hangi salonda olursa olsun. ötürüsıyla, bir fotoğraf üzerinden kurban etmeye çalışan beşerler olabilir, benimle birebir şeyi düşündüğünü, birebir şeyleri inandığını söyleyen ne yazık ki anlık hırslarına yenilmiş beşerler olabilir ya da bir kadronun renkleri üzerinden ayrıştırma uğraşı ortasında olanlar olabilir. Diğerlerinin değirmenine su taşıdıklarının farkında olmayanlar da olabilir bunun içerisinde, farkında olup yapanlar da olabilir. Ancak bu kardeşiniz için vız gelir tırıs masraf. Hiç umurumda değil. ötürüsıyla, ben şunun için bunu söylüyorum: Bu kadar büyük ülküleri, bu kadar büyük olayları konuşurken bu heyecanla konuşurken, tartışırken küçük ayrıntılar üzerinden davayı, o davayı güden insanları ya da diğer dostumuzun başına gelebilir fark etmez. “Ya bu insan ne yapmak istedi, ne istiyor”u anlamadan, anlamaya çalışmadan bu üslup teşebbüsleri yapanları akıllı olmaya davet ediyorum. Diğer hiç bir davetim yok.
BİR GRUBUN RENKLERİ ÜZERİNDEN KAVRAM ÜRETME ÇALIŞANLARA ŞAŞIRIYORUM: Akıllı olmaya davet ediyorum. Zira, bizim başarmaktan diğer bahtımız yok. Benim can ciğer yol arkadaşım Tayfun, Silivri’de 18 yıl mahpus cezası almış yatıyorken, onunla birlikte başka arkadaşları da 18 yıl vatanını sevmekten, mesleğini yapmaktan öbür ömründe öbür ideali olmayan bu kardeşimin bu hukuksuzluğa uğradığı bir haftada, bir fotoğraf üzerinden, bir ekibin renkleri üzerinden kavram üretmeye çalışanların aklını, şaşarak izliyorum.
BU KÖTÜLÜKLERİN İZLERİNİ SİLEMEMİŞSEK HEPİMİZ BORÇLUYUZ: Ben bu gerçekleri söylemeden, bunlarla yüzleşmeden milyonlarca beşere Deniz Gezmiş üzere pırlanta bir beşere, Yusuf üzere, Hüseyin üzere pırlanta bir genç, onlar hala daha benden bile küçük. Hala 21, 22, 23 yaşlarında bunlar. Milyonlarca beşere düşman, hain diye anlatılmasını yenememişsek, bu kötülüklerin, yobazlıkların izlerini silememişsek hepimiz borçluyuz değerli dostlarım. Ben, kendimi, en öndeki borçlu insan olarak kabul ediyorum, en öndeki nefer üzere çalışmak ve ucunda da hiç bir şey beklemeden yalnızca bu ülkenin bugün doğmuş insanlarını, 50 yıl daha sonra tıpkı hisleri bu ülkede konuşursa ben o denli kuru laf olarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek bağıranlardan olmam, olamam. Ben onun hakkını veririm; cumhuriyetin, demokrasinin, barışın, özgürlüğün hakkını vermeye çalışanlar lütfen dikkatli olsunlar.
KÜÇÜK AYRINTILAR İLE KÜÇÜK BEŞERLER UĞRAŞIRLAR: Önlerinde bu büyük uğraşın olduğunu ve büyük süreçte muvaffakiyete kavuşmanın kaide olduğunu unutmasınlar. Küçük ayrıntılar ile, küçük işler ile küçük beşerler uğraşır. Biz 85 milyon insan olarak büyük beşerler olmalı ve bu büyük ülkünün cumhuriyetin seneye kutlayacağımız 100’üncü yılında yüzleri gülen birbirleriyle barışmış, ön yargılarını yıkmış, birbirleri ile konuşabilen uzlaşabilen devletimiz ve devletin dehşet yerine sıcak şefkat elini uzattığı herkesi vatandaşı olduğu için eşit kıldığı bir sureci bu ülke ile buluşturmak ve yaşatmak, boynumuzun borcu olduğunu unutmayalım. (HABER MERKEZİ)
Etkinliğe İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Küme Başkanvekili Doğan Subaşı da katıldı.
Etkinliğe katılan isimler içinde Seyahat Parkı protestolarında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ve ağabeyi Gürkan Korkmaz da yer aldı.
Şair, müellif ve tiyatro oyuncusu Sunay Akın’ın sunduğu aktiflikte sanatkarlar Cengiz Özkan, Hüseyin Turan, Yasemin Göksu ile Bulutsuzluk Hasreti ve Moğollar kümesi konser verdi.
ANKA Haber Ajansı’nın haberine nazaran, aktiflikte konuşan İBB Lideri Ekrem İmamoğlu, Karadeniz seyahatinde gazetecilerle çekilen ve eleştirilen fotoğrafına değindi.
“hiç bir yerde farklı bir dilim olmayacak, hangi salonda olursa olsun” diyen İmamoğlu, “ötürüsıyla, bir fotoğraf üzerinden kurban etmeye çalışan beşerler olabilir, benimle tıpkı şeyi düşündüğünü, birebir şeyleri inandığını söyleyen ne yazık ki anlık hırslarına yenilmiş beşerler olabilir ya da bir ekibin renkleri üzerinden ayrıştırma uğraşı ortasında olanlar olabilir” tabirlerini kullandı.
Tartışmaların umurunda olmadığını söyleyen İmamoğlu, “Başkalarının değirmenine su taşıdıklarının farkında olmayanlar da olabilir bunun içerisinde, farkında olup yapanlar da olabilir. Ancak bu kardeşiniz için vız gelir tırıs masraf. Hiç umurumda değil. Bu kadar büyük mefkureleri, bu kadar büyük olayları konuşurken bu heyecanla konuşurken, tartışırken küçük ayrıntılar üzerinden davayı, o davayı güden insanları ya da öbür dostumuzun başına gelebilir fark etmez. ‘Ya bu insan ne yapmak istedi, ne istiyor’u anlamadan, anlamaya çalışmadan bu usul teşebbüsleri yapanları akıllı olmaya davet ediyorum” dedi.
Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
68 JENERASYONU ONLARIN NEZDİNDE HİÇ ÖLMEDİ, ÖLMEYECEK: Burada epeyce pahalı beşerler var. 68 neslinin genç delikanlıları, hanımefendileri burada. Gezmiş ailesi burada. Ve natürel oradan ilham alan epeyce değerli dostlar burada. 68, bütün dünyada aslında; toplumsal değişimlerin yaşanmasına niye olacak olayların başladığı bir yıl. 68 jenerasyonu, bu değişik isteği ile sokaklara çıktılar ve isteklerin ortaya cesurca koydular. Bu, özgürleşme ve özgür niyetin tabir edilme isteğiydi. Seslerini de büyük bir muvaffakiyet ile tüm dünyaya duyurdular. İşte bu neslin ülkemizdeki en değerli temsilcilerinin bir kısmı burada, bir kısmı ömrünü kaybetti; lakin ne yazık ki Denizler, Yusuflar, Hüseyinler hiç olmayacak, istenmeyecek, ülkemiz tarihine bir kara leke olarak büyük bir haksızlıkla hayatına mal oldu. Ancak şöyleki bir özelliği var Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin nezdinde 68 nesli hiç ölmedi, ölmeyecek. Bu akşam da onu yaşıyoruz.
İNTİKAM ALMA DUYGUSU, AKLIN, MANTIĞIN VE VİCDANIN ÖNÜNE GEÇTİ: En büyük gayretini global emperyalizme karşı verdiler. Ülkemiz ismine en bedelli direniş göstergelerinden bir tanesi de 1 Kasım 1968’de Samsun’dan Ankara’ya, “tam bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal yürüyüşü”ydü. O yürüyüş Türk sol tarihi açısından da değerli bir milattır. Bugün Türkiye’de sol fikrin seyahatini 68 jenerasyonunun talep ve çabasını anlamadan takip etmek mümkün değildir. Ne yazık ki süreç, ülkemizdeki yıkıcı tesirini hala hissettiğimiz 12 Mart 1971’deki askeri darbe ile sonuçlandı. Askeri darbe daha sonrasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan vicdanları ebediyen derinden rahatsız edecek kararla cezalandırıldılar. Bunda intikam alma hissinin, aklın, mantığın ve vicdanın önüne geçmesi tesirli oldu.
İNTİKAMI DEĞİL, HELALLEŞMEYİ ÖNE ÇIKARTMALIYIZ: Çok yakın geçmişte yaşanan bu olaylar, toplamsal kutuplaşmanın, ayrışmanın ne kadar ziyanlı olduğunu her vakit hatırlatmalı, zihnimizden asla çıkartmamalıyız. Bu vatanın, sorumluluk sahibi her ferdi kutuplaşma değil, barışma ismine iletileri vermekte cesaretli davranmalı. Kutuplaşmadan beslenenlerin karşısında durup; karşı görüşten de olsa komşusuna, hemşehrisine, yurttaşına tanıdığı her beşere daha sıkı sarılmalı. Hepimizin bu ülkenin güzelliğini istediğimizi asla unutmadan fikirlerimizi yarıştırabilmeliyiz. İntikamı değil, helalleşmeyi kesinlikle öne çıkartmalıyız. Ülkemizi daha huzurlu yarınlara taşıyacak olan budur.
İTİBARLARININ İADE EDİLMESİ MEMLEKETİMİZ İSMİNE KIYMETLİ BİR BORÇ: Az evvel acılarını ta geçmişten bugüne paylaştığımız, öteki gençlerimiz ve onların yaşadıkları var. Daha dün Seyahat Parkı’nda kaybettiğimiz gencecik evlatlarımız var. her insanın ülküleri bu ülkenin düzgün olması, memnun olmaları, huzurlu olmaları adınaydı. Gencecik çocuklar ömrünü kaybetti. 68 nesli başta olmak üzere hakikaten bu biçimdesi gençlik hareketleri ile helalleşmenin de bu isimlerin prestijlerinin iade edilmesinin memleketimiz ismine kıymetli bir borç olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle, bu yapılmalı.
İDEALLERİNİN GERÇEK OLDUĞU BİR ORTAMDA ONLARI ANMAK İSTİYORUM: 1972, 6 Mayıs. çabucak hemen ben 1 yaşını doldurmamışım. Bugün dünyanın ve ülkemizin en büyük kentinin belediye lideriyim. Ben hüzünle ve birebir sloganları atarak, tıpkı iletileri vererek tekrar Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmak istemiyorum. Onların ortaya koyduğu tam bağımsız Türkiye ülkülerinin gerçekleştiği bir ortamda, salonların hıncahınç dolduğu ve onların ülkülerinin gerçek olduğu bir ortamda gülümsemeyle, umutla, ümitle; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmak istiyorum. Hem İstanbul’da hem Türkiye’de.
50 YILDIR ANLATAMADIYSAK, OTURUP AYNAYA BAKMAMIZ LAZIM: olağan olarak burada inançlı bir iştirakçi var biliyorum lakin bir şeyin altını çizelim ve gerçeklerle yüzleşelim. Bu gencecik, pırlanta üzere “Tam bağımsız Türkiye” diyen beşerler bu ülkede milyonlarca vatandaşımız tarafınca hain olarak biliniyor. Düşman olarak biliniyor, bunu biliyor musunuz? Bununla yüzleşmeye ve bu neden bu biçimde biliniyor diye bunun uğraşını vermeye daima bir arada varız şüphesiz. Anlatmalıyız… Bunlar, onları düşman olarak bilen insanların, milliyetçilik naraları atan beşerler öbür oyunlar peşindeyken, bu vatanın satılmaması için, peşkeş çekilmemesi için “Tam bağımsız Türkiye” diyecek kadar yiğit, mert, yirmili yaşlardaki gençlerdi, bunu anlatmamız lazım. 50 yıldır anlatamadıysak, oturup aynaya bakmamız lazım. Lakin ben her yerde bu doğruları anlatmaya hazırım. Bu doğruları Diyarbakır’da da tıpkı lisanla anlatacağım, Edirne’de de Trabzon’da da Van’da da tıpkı hislerle anlatacağım.
HİÇ UMURUMDA DEĞİL: hiç bir yerde farklı bir dilim olmayacak, hangi salonda olursa olsun. ötürüsıyla, bir fotoğraf üzerinden kurban etmeye çalışan beşerler olabilir, benimle birebir şeyi düşündüğünü, birebir şeyleri inandığını söyleyen ne yazık ki anlık hırslarına yenilmiş beşerler olabilir ya da bir kadronun renkleri üzerinden ayrıştırma uğraşı ortasında olanlar olabilir. Diğerlerinin değirmenine su taşıdıklarının farkında olmayanlar da olabilir bunun içerisinde, farkında olup yapanlar da olabilir. Ancak bu kardeşiniz için vız gelir tırıs masraf. Hiç umurumda değil. ötürüsıyla, ben şunun için bunu söylüyorum: Bu kadar büyük ülküleri, bu kadar büyük olayları konuşurken bu heyecanla konuşurken, tartışırken küçük ayrıntılar üzerinden davayı, o davayı güden insanları ya da diğer dostumuzun başına gelebilir fark etmez. “Ya bu insan ne yapmak istedi, ne istiyor”u anlamadan, anlamaya çalışmadan bu üslup teşebbüsleri yapanları akıllı olmaya davet ediyorum. Diğer hiç bir davetim yok.
BİR GRUBUN RENKLERİ ÜZERİNDEN KAVRAM ÜRETME ÇALIŞANLARA ŞAŞIRIYORUM: Akıllı olmaya davet ediyorum. Zira, bizim başarmaktan diğer bahtımız yok. Benim can ciğer yol arkadaşım Tayfun, Silivri’de 18 yıl mahpus cezası almış yatıyorken, onunla birlikte başka arkadaşları da 18 yıl vatanını sevmekten, mesleğini yapmaktan öbür ömründe öbür ideali olmayan bu kardeşimin bu hukuksuzluğa uğradığı bir haftada, bir fotoğraf üzerinden, bir ekibin renkleri üzerinden kavram üretmeye çalışanların aklını, şaşarak izliyorum.
BU KÖTÜLÜKLERİN İZLERİNİ SİLEMEMİŞSEK HEPİMİZ BORÇLUYUZ: Ben bu gerçekleri söylemeden, bunlarla yüzleşmeden milyonlarca beşere Deniz Gezmiş üzere pırlanta bir beşere, Yusuf üzere, Hüseyin üzere pırlanta bir genç, onlar hala daha benden bile küçük. Hala 21, 22, 23 yaşlarında bunlar. Milyonlarca beşere düşman, hain diye anlatılmasını yenememişsek, bu kötülüklerin, yobazlıkların izlerini silememişsek hepimiz borçluyuz değerli dostlarım. Ben, kendimi, en öndeki borçlu insan olarak kabul ediyorum, en öndeki nefer üzere çalışmak ve ucunda da hiç bir şey beklemeden yalnızca bu ülkenin bugün doğmuş insanlarını, 50 yıl daha sonra tıpkı hisleri bu ülkede konuşursa ben o denli kuru laf olarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek bağıranlardan olmam, olamam. Ben onun hakkını veririm; cumhuriyetin, demokrasinin, barışın, özgürlüğün hakkını vermeye çalışanlar lütfen dikkatli olsunlar.
KÜÇÜK AYRINTILAR İLE KÜÇÜK BEŞERLER UĞRAŞIRLAR: Önlerinde bu büyük uğraşın olduğunu ve büyük süreçte muvaffakiyete kavuşmanın kaide olduğunu unutmasınlar. Küçük ayrıntılar ile, küçük işler ile küçük beşerler uğraşır. Biz 85 milyon insan olarak büyük beşerler olmalı ve bu büyük ülkünün cumhuriyetin seneye kutlayacağımız 100’üncü yılında yüzleri gülen birbirleriyle barışmış, ön yargılarını yıkmış, birbirleri ile konuşabilen uzlaşabilen devletimiz ve devletin dehşet yerine sıcak şefkat elini uzattığı herkesi vatandaşı olduğu için eşit kıldığı bir sureci bu ülke ile buluşturmak ve yaşatmak, boynumuzun borcu olduğunu unutmayalım. (HABER MERKEZİ)